Dâvûd Aleyhisselâma, Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm ve Ümmeti hakkında şöyle vahyedilmiştir:
“Ey Dâvud! Senden sonra, Sâdık ve Seyyid bir Peygamber gelecektir ki, onun ismi Ahmed ve Muhammed’dir. Onun ümmeti rahmete ermiştir.
Nafilelerden, Peygamberlere verdiklerimin mislini onlara da, vermişimdir. Nebilere ve Resûllere farz kıldığım şeyleri, onlara da, farz kılmışımdır. Kıyamet günü, onlar bana gelecekler, onların nurları, Peygamberlerin nurları gibidir. Kendilerinden önceki Peygamberlere farz kıldığım gibi, her namazda abdest alıp temizlenmelerini, onlara da farz kıldım. Kendilerinden önceki Peygamberlere emrettiğim gibi, cünüplükten gusl etmelerini, onlara da emrettim. Kendilerinden önceki Peygamberlere emrettiğim gibi, Hacc etmelerini onlara da emrettim.
Kendilerinden önceki Peygamberlere emrettiğim gibi, cihadı onlara da emrettim.
Ey Dâvud! Ben, Muhammed’i, ve onun Ümmetini, kendilerine verip başkalarına vermediğim altı hasletle ki; yanılma ve unutmalarından dolayı, muâhaze etmemek, kasıtsız olarak işledikleri günahlarından dolayı, benden mağfiret diledikleri zaman, bağışlamak, gönüllerinden koparak âhiretleri için gönderdikleri şeylere, hemen dünyada, kat kat karşılık vermek, âhirette de, onlar için katımda kat kat sevap biriktirmek… suretiyle bütün ümmetlere üstün kıldım.
Onlar; kendilerine verdiğim belâ ve musibetlere katlanır: “Bizler, Allah’ın kullarıyız ve Ona dönücüleriz!” derler.
Onlar, bana dua ederlerse, yâ acilen veya kendilerinden, kötülüğü kaldırmak, ya da, kendileri için, âhirette sevap biriktirmek sûretiyle, dualarına icabet ederim.
Ey Dâvud! Muhammed’in Ümmetinden, kim, “Allâh’dan başka ilâh yoktur, O, birdir, onun şerîki yoktur!” diye şehâdet ve tasdîk ederek bana gelirse, o, katımda, Cennetim’de ağırlanır, ikramımı görür.Kim de, Muhammed’i, yalanlar veya onun, tarafımdan getirip tebliğ ettiklerini yalanlar ve Kitabım’la alay eder olduğu halde, bana gelirse, kabrinde onun üzerine azap yağdırır dururum!
(Beyhakî, Delâilünnübüvve c.1, s. 282-283)