İlk Cuma’yı hicretten evvel Medine’de ensardan Es’ad b. Zürâre (r.a.) kıldırmıştır. İbni Sirin’den rivayete göre: Medine ahalisi Resûlullah (s.a.v.) Medine’yi teşrif buyurmazdan ve Cuma âyeti (ki Cuma namazının farz oluşuna ilişkin tek ayet-i kerime Cuma Sûresi 9. âyettir.) na­zil olmazdan önce Cuma namazını kıldırmışlardır. O güne, Cuma adını da veren onlardır. Ensar dediler ki: «Yahudilerin ve Nasaranın yedi gün­de bir, hep bir arada toplanıp ibadet ettikleri özel günleri vardır. Haydi biz de kendimize hep birlikte toplanıp Allah (c.c.)’ı zikretmek namaz kıl­mak, Allah (c.c.)’a şükretmek için bir gün tah­sis edelim. O da varsın Arûbe günü olsun» dediler. O gün Cuma’ya gün olarak Arûbe deniliyor­du. Esad (r.a.)’ın yanında buluştular. O da onlara iki rekat namaz kıldırıp vâz-u nasihatte bulundu Onun başına toplandıkları günün ismini Cuma koydular.

“Cuma günü namaz için nida edildiğinde hemen Allah (c.c.)’ın zikrinde bulunmak üzere gidin ve alışverişi bırakın.” (Cuma Sûresi/Ayet 9)

Cuma günü büyük bir gündür. Allah (c c) İslâm’ı onunla süsledi ve bu günü yalnız Müslümanlara verdi.