Cuma namazı, bilindiği gibi cuma günü öğlenin vaktinde öğle namazının yerine kılman iki rekâtten ibarettir. Cemaatle kılınır, kıraati açıktan okunur ve öncesinde hutbe irad edilir.Cuma namazı farzdır, dört rekat ilk sünnet ve dört rek’at son sünneti vardır. İkisi de kuvvetli (müekked) sünnettir.
Cuma namazının şartları kendisinde topluca bulunan herkes için cuma namazı, farz-ı ayındır. Farz oluşu Kitap, sünnet ve ümmetin icmaı ile sabittir. Akıl da bunun delilidir.
Kitab-ı Kerim’de: “Cuma günü namaza çağrılığınızda derhal Allâh’ı zikretmeye koşun ve alışverişi bırakın (Cuma s. 9) buyurularak Allâh (c.c.)’u zikir için koşmayı emir, namaz için çağrılmaya bağlanmıştır.
Hadis-i Şerif’te: “Bilmiş olun ki, şu günümde, şu yerimde ve şu ayımda Allâh (c.c.) size cumayı, kıyamete dek sürecek bir görev olarak farz kılmıştır. Artık kim; hayatımda ya da ölümümden sonra, adil olsun, zalim olsun imanı varken, onu inkâr ederek ya da hakkını küçümseyerek terkederse, Allâh (c.c.) onun iki yakasını bir araya getirmesin! Aklınızı başınıza toplayın, onun namazı olmaz! Gözünüzü açın, onun zekâtı olmaz! Dikkat edin, onun orucu da olmaz! Tevbe etmesi durumu müstesna. Çünkü tevbe edenleri Allâh (c.c.)  bağışlar” buyurulmuştur.
Diğer bir Hadis-i Şerif’te de: “Kim özürsüz olarak, peşpeşe üç cumayı terk ederse Allâh (c.c.) onun kalbini mühürler ve Allâh (c.c.) kimin kalbini mühürlerse onu Cehennemin en ala tabakasına atıverir.” buyurulmuştu.
(M.Zihni Efendi, Nimet-i İslam, s.498)