Hz. Enes (r.a.), Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu söylemiştir: “Kim çocuğuna, yüzünden Kur’an okumayı öğretirse gelmiş geçmiş bütün günahları bağışlanır. Kim de çocuğuna Kur’an’ı ezberletirse kıyamet günü yüzü ayın on dördü gibi parlak olarak diriltilecektir. Çocuğa “okumaya başla” denilecek, çocuk bir ayet okuyunca babasının bir derecesi yükselecektir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’in hepsi tamamlanıncaya kadar devam edecektir.” (Buhari, Müslim, Taberani)
Çocuğun Kur’an-ı Kerim okumasından dolayı babaya verilen üstünlükler işte bunlardır. Bu konunun diğer bir yönü de Eğer -Allah (c.c.) göstermesin- çocuğunuza dinini gereği gibi öğretmezseniz sadece bu ebedi mükafatlardan mahrum olmakla kalmayıp, üstelik Allah (c.c.)’nun huzurunda hesap vermeniz gerekecektir. Siz “hoca ve hafız  olduktan sonra yalnız bir cami İmâmı olup kırık dökük şeylere muhtaç olur” diye sevgili yavrunuzu (İslami bilgileri öğrenmekten) alıkoyarsanız  unutmayınız ki böyle yapmakla onu ebedi bir felakete mahkum ediyor, kendinize de çok ağır bir vebal yüklenmiş oluyorsunuz.
Bir hadiste buyuruluyor ki; “Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden mes’ulsünüz.” (Tirmizi) Herkese, emri altındaki kimselere ve aile efradına ne kadar din öğrettiği sorulacaktır. Elbette o eksikliklerden (insanlara el açıp muhtaç olmaktan) kendinizi ve çocuğunuzu mutlaka korumaya çalışınız. Kısaca, siz çocuğunuza dindarlık kabiliyetini öğretirseniz kendi sorumluluğunuzdan kurtulmuş olursunuz. Yaşadığı müddetçe de çocuğunuzun işlediği iyi ameller, dua ve istiğfarlar derecelerinizin yükselmesine sebep olur. Fakat dünyevi menfaat hırsına kapılıp onu dinden mahrum bırakırsanız, sadece kendi hareketinizin vebâlini yüklenmekle kalmayıp, çocuğunuzdan meydana gelecek olan kötü davranış, günah ve isyan yığınlarından sizin defteriniz de boş kalmayacaktır. Allah (c.c.) aşkına kendi halinize acıyın. Dünya nasıl olsa gelip geçicidir. Ölüm (dünyadaki) en büyük sıkıntılara son vericidir. Fakat kendisinden sonra ölüm gelmeyen sıkıntının ise hiç sonu yoktur.
(Zekeriyya Kandehlevi, Amellerin Fazileti, s. 205-206)