Asıl adı Semseddin Ahmed olan İbn Kemâl 873/1468 de
Tokat’ta doğmuştur. Babası Süleyman Celebi, devrinin tanınmış
kumandanlarından idi…
Baba tarafından asker, anne tarafından ise ilim ile meşgul
olan bir aileye mensup bulunan İbn Kemâl, ailesinin
nezaretinde iyi bir tahsilden sonra, baba mesleği askerliği
seçmiştir.
Genç bir sipahi iken, yüksek devlet erkânı huzurunda iştirak
ettiği bir toplantıya sonradan gelen Molla Lütfi, huzurda
bulunan paşa ve beylere hiç ehemmiyet vermeden üst köşelerden
birine geçip oturur. Sıradan bir müderris, bu kadar
değerli kumandanların üstünde bir yere oturabiliyor. Kendisi
de asker olarak ne kadar çalışırsa çalışsın bu mevkiye
gelemeyecektir. Bu sebeple askerlikten ayrılıp ilme intisap
etmeye karar verir. Edirne’ye dönünce Molla Lütfi ve daha
birçok ulemânın derslerine devam eder. Sonra, ilk olarak
Taşlık Müderrisliğine atanır. 1511 yılında Üsküp’teki İshak
Paşa Medresesi’ne nakledilir. Bir yıl sonra Edirne’deki Halebiye
Medresesine tayin edilir.
İnsanların yanında cinlerin de kendisinden fetva istemelerinden
dolayı ona: “Müftiyyü’s sakaleyn” ünvanı verilmiştir.
Yavuz ile beraber, Mısır seferine katılır. Bu seferden
dönüş esnasında atının ayağından sıçrayan çamurun,
Yavuz’un harmanisini kirletmesi üzerine, Padişahın:
“Ulemânın atının ayağından sıçrayan çamurların medâr-ı
ziynet ve bâis-i mefharet olacağı” olduğunu söyleyerek, kızmak
bir tarafa şeref duyduğunu belirtmiştir.
İbn-i Kemal hazretlerinin kitap te’lifinin olmadığı dîni ve
fennî ilim dalı yok gibidir. Yazdığı eserlerle ve Kanunî’nin huzurunda
yapılan münazarada, Hz. Îsâ (a.s.)’ın Hz Muhammed
(s.a.v.)’den üstün olduğunu iddia eden ve fikirlerini yayarak
fitne ocaklarını tutuşturan, İran asıllı Molla Kâbız’ın iddialarını
çürütmüştür. Ayrıca Şiilik ve Rafîzîlikle çok etkili bir şekilde
mücadele etmiştir. (Şeyhülislam İbn-i Kemâl, D. Vakıf Yayınları)