İbn-i İshak (r.a.) naklediyor:
İbn-i Yâmeyn (r.a.), ağlamakta olan Ebû Leylâ ve Abdullâh b. Muğaffel (r.a.)’Ie karşılaştı.
“- Niçin ağlıyorsunuz?” diye sordu.
“- Resûlullâh (s.a.v.)’e bize vasıta temin etmesi ve savaşa götürmesi için gittik. Fakat O (s.a.v.)’in yanında da, bizi savaşa götürecek bir vasıta bulamadık. Zâten kendimizde savaşa gidebileceğimiz hiçbir şey yok.” dediler. Bunun üzerine İbn-i Yâmeyn (r.a.) onların ikisine bir deve verdi. Deveye bindiler. Dağarcıklarına da bir miktar hurma koydu, ikisi de Hz. Peygamber (s.a.v.)’le birlikte savaşa çıktı.
Yunus b. Bükeyr (r.a.) şu hadîseyi nakleder:
Ukbe b. Zeyd (r.a.) bir gece dışarı çıktı ve bir süre namâz kıldıktan sonra ağlayarak:
“- Allâhım! Cihadı emrettin, bizi cihada teşvik ettin ama ne savaşa gidebileceğim, ne de Resûlü (s.a.v.)’e beni savaşa götürebileceği imkânlar verdin. Ben de, malıma, canıma şeref ve haysiyetime tecavüz eden bütün müslümânları affediyorum.” dedi.
Sabahleyin ashabın arasında otururken Resûlullâh (s.a.v.):
“- Bu gece herkesi affeden nerede?” diye sordu. Hiç kimse kalkmadı. Resûlullâh (s.a.v.) tekrar:
“- Bu gece herkesi affeden nerede? Ayağa kalksın.” buyurdu. Ulbe (r.a.) kalktı, Resûlullâh (s.a.v.)’in yanına gitti ve olup biteni anlattı.
Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.) ona:
“- Seni müjdelerim. Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allâh’a yemîn ederim, bu yaptığın bağış, makbul olan zekâtlar arasına kaydedilmiştir.” buyurdu.
(M. Yûsuf Kandehlevî, Hadîslerle Müslümânlık, c,2, .s.468)
12 Cemaziyelahir 1438, Mevlâna Takvimi