Haber’de vârid olunmuştur: “Cennetler dört kimseye müştâktır: Ramazân orucunu tutan nefer, Kur’ân okuyan kişiler, Lisânını koruyanlar ve Komşularını doyuranlardır. Şübhesiz ki Allâh (C.C.), iftâr anında Müslümân kulunu bağışlar.”
Hadîs-i Şerîf’te şöyle buyurulmuştur: “ Kıyâmet gelip kabirdekiler diriltildiği zaman, Allâh-ü Teâlâ, Rıdvân’a şöyle vahyedecektir: “Ben oruçluları, kabirlerinden aç ve susuz olarak çıkardım; cennetlerden istedikleriyle onları istikbâl ediniz. (karşılayınız)” O da seslenecek ve şöyle diyecek: “Ey genç hizmetçiler ve ölümsüz gençler! Nûrdan tabaklar getirmelisiniz.” İşte o zaman, kum tanelerinden daha çok yağmur damlalarından, yıldızlardan ve ağaçların yapraklarından daha fazla meyvalar, lezîz içeceklerle ve iştihâ çekici yiyeceklerle dolacak ortalık. Bu (yiyecek ve içeceklerden), Rıdvân, o oruçlulardan karşıladığına yedirip (içirecek) ve “geçmişte işlediğiniz sâlih amellerin mükâfatı olarak âfiyetle yiyin için.” diyecektir.”
Efendimiz (S.A.V.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle buyurmuşlardır: “Mi’râc Gecesi’nde, Sidre-i Müntehâ’nın yanında bir melek gördüm ki uzunluk ve genişlik bakımından onun gibisini görmedim. Bu melek Allâh’ı tesbîh ettiği, “Sübhânallâh” dediğinde, onun sesinin güzelliğinden Arş titrerdi. Ben, Cebrâîl’e sordum. Cebrâîl şöyle cevâb verdi: “-O, Hz. Âdem’den iki bin sene önce, Allâh’ın yarattığı bir melektir.” Ben: “-Şimdiye kadar nerede idi?” diye sordum. Cebrâîl: “-Allâh’ın, cennette Arş’ın sağında geniş bir yeri var; işte bu melek orada idi; Allâh (C.C.), o mekânda ona, Ramazân orucu sebebiyle senin ve ümmetin için tesbîh etmesini emretti.” diye cevâb verdi. Bu meleğin önünde iki sandık gördüm ki her birinin üzerinde nûrdan bin kilit var. Cebrâîl’e bu sandıkları sordum, cevâben dedi ki: “-Bu iki sandıkta senin ümmetinden oruç tutanların cehennem azâbından kurtulduklarına dâir berâtları var. Sana ve ümmetine müjdeler olsun.”
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (K.S.),
Bakara Sûresi Tefsîri, S. 234-235)