İmâm Buhârî’nin rivâyetindeki hadîs-i şerîfte Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki ben cehennem ehlinin cehennemden en son çıkacak ve cennet ehlinin de cennete en son girecek olanını bilip duruyorum. Bu öyle bir kimse ki cehennemden emekleye emekleye çıkar. Yüce ve münezzeh olan Allâhü Te‘âlâ ona:
– Git cennete gir, buyurur. O kimse cennete varır, ona öyle gelir ki cennet dopdoludur (yani herkes kendine ait yerlerini alıp işgal etmiş, açık bir yer bırakılmamıştır.) Dönüp:
– Ey Rabbim cenneti dopdolu buldum, der. Allâhü Te‘âlâ yine ona:
– Git cennete gir, buyurur. Ve bu husus üç defa tekrarlanır. Her gidişinde cennet ona dopdolu gösterilir. Netice olarak Allâhü Te‘âlâ ona:
– Git cennete gir, dünya kadar ve dünyanın on misli kadar yer senindir, buyurur.”
Hadîs-i şerîfte Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Cennet halkının en aşağı makam ve menzillisi olan kimsenin yedi sarayı vardır. Bir saray altından, bir saray gümüşten, bir saray inciden, bir saray zümrütten, bir saray yakuttan ve gözlerin idrak edemeyeceği bir saray ve Arş’ın renginde bir saraydır. Her sarayın içinde Azîz ve Celil olan Allâh’tan başka hiç kimsenin bilemediği süs eşyası, elbise ve güzel gözlü huriler vardır ve cennet halkının en aşağı makam ve menzilli olanı, bir milyon hizmetçinin arasında bineğine binerek ihtişamla dolaşan kimsedir.”
Başka bir hadîs-i şerîfte Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz:
“Cennet ehlinin en aşağı menzilli olanı, cennetlerine, (mazhar olduğu) nimetlerine, hizmetçilerine ve tahtlarına bin senelik mesafeden bakıp gören kimsedir. Cennet ehlinin, Allâh nezdinde en ikrâmlısı da sabah ve akşam Allâh’ın (yüce) zatına bakıp gören kimsedir.” buyurdu.
(İmâm Şa’rânî, Ölüm – Kıyâmet – Âhiret, s.345)