Ebû Musa el-Eş’ari, Basra (Camiinin) minberinden (cemaate) şöyle hitap etmiştir:
— Allah Taâlâ kıyamet gününde cennet ahalisine bir melek gönderir de melek:
— Allah Taâlâ ettiği vaadi yerine getirdi mi? der. Cennet ahalisi bakıp süs ve ziynet eşyalarını, meyveleri, ırmakları ve tertemiz hanımları görünce:
— Evet, Allah Taâlâ bizlere vaad ettiğini yerine getirmiştir, derler. Bunun üzerine melek tekrar üç defa:
— Rabbiniz size vaad ettiğini yerine getirdi mi? diye sorar. Onlar da vaad olunduklarından hiçbir şeyin eksik olmadığını görürler ve:
— Evet, Hak Taâlâ vaad ettiğini yerine getirmiştir, derler. Bu sefer melek:
— Sizin için tek bir şey kalmıştır. Allah Taâlâ buyurmuştur ki. «Güzel, güzel amel işleyenlere daha güzeli, bir de ziyâde vardır». Daha güzeli cennet, ziyâde ise Kerim olan Allah’ın (manevi) yüzüne bakmaktır, der.
İmam Kurtubi (r.a.) der ki: Allah Taâlâ kullarına tecelli ettiği zaman onların gözlerinden hicapları kaldırır. Kullar Hak Taâlâ’yı görünce ırmaklar şiddetle çağlayarak dökülür, ağaçlar birbirine sürtünerek ses çıkarırlar, tahtlar ve yüksek menziller birtakım seslerle, şiddetle kaynayan sular su şırıltıları sesiyle cevap verirler. Rüzgârlar uzun mesafelerden eserler, evlerin, konakların içinde halis misk ve kâfur biter, kuşlar oynaşırlar.
İmam Müslim’in rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
— Adn cennetindeki cennet ehli ile bunların Rablarını bakıp görmeleri arasında Allah’ın (manevi) yüzünde ridasından başka bir şey bulunmayacaktır.
Buradaki rida’dan murad yüce ve münezzeh olan Allah Taâlâ’yı kuşatan hicaptır. Çünkü bu ebedî olarak kaldırılması mümkün olmayan perdedir. Zira bu perde kalkacak olsa yüce ve münezzeh olan Allah zatını bildiği gibi halk da Rablarını tanıyıp bilirler ki, bu da imkânsızdır.
(İmam Şarani, Ölüm – Kıyamet – Âhiret, s.349