Cenâb-ı Hâkk buyurmuştur: “Ey Peygamber, şüphesiz seni biz, bir şahit, müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik.” (Ahzâb s. 45)
Gördüğünüz gibi Cenab-ı Hâkk bu âyette ona herkesin üstünde tutacak, birçok vasıflar vermiştir. Birçok rütbeler de ihsân etmiştir. Önce onu ümmetine karşı, risâleti tebliğ ettiğine dair şahit tutmuştur. Ki bu pek büyük bir şereftir ve aynı zamanda bu sadece onun özelliklerindendir. İnanan ve Allâh (c.c.)’un emirlerine boyun eğenler için onu bir müjdeleyici kılarken, masiyet ehline karşı da bir uyarıcı ve Cehennem ateşinden korkutucu yapmıştır. Âyetin de vamında onu tevhide çağıran, ibâdete çağıran bir davetçi, kendisiyle Hâkk’a hidâyet olunan, her tarafa nûr saçan bir kandil kılmıştır
İbn-i Mes’ud (r.a.) anlatıyor: Peygamber (s.a.v.) bizlere Tevrat’ta geçen sıfatlarını şöylece beyân etti: “Ahmed i Muhtar olan kulum’un doğumu Mekke’de olacaktır. Hicret edeceği yerin adı ise Medine’dir yahut Tayyibedir” dedi. Ümmeti de Allâh (c.c.)’a her hal ü kârda çok hâmd edicidir! Cenâb-ı Hâkk takvâya ermiş mü’minler hakkında şöyle buyurmuştur: Yine Allâh (c.c.) onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Allâh (c.c.)’dan gelen bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın.” (Al-i İmran s.64)
Semerkandî der ki: “Allâh (c.c.), Resûlü (s.a.v.)’e karşı bulunduğu bu ihsânı bizzat ona hatırlatmıştır. O, Resûlü (s.a.v.)’i Mü’minlere son derece merhametli ve şefkatli olarak gönderdi. Daha doğrusu bu evsafta yarattı onu. Eğer O, sert ve kaba tinetli olsaydı etrafından dağılıp gideceklerdi, yanında hiç kimse kalmayacaktı. Lâkin Allâh (c.c.) O (s.a.v.)’i, tatlı dilli, hoş huylu ve son derece lûtufkâr olarak yarattı.”(Kâdı ‘İyaz, Şifâ-i Şerîf, s.32-35)