Taatlerin hepsi Allâh (c.c.)’ün emriyle, iradesiyle, sevgisiyle, kazası ve takdiriyle boynumuza borçtur. Ma‘siyetlerin hepsi de O (c.c.)’ün takdiri, iradesi ve kazasıyladır. Fakat sevgisi, rızâsı ve emri ile değildir.
“Eğer küfrederseniz, şüphesiz, Allâh (c.c.) sizden müstağnidir (sizin îmânınıza muhtaç değildir). Bununla beraber O, kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin faîdeniz için bundan hoşnud olur…” (Zümer s. 7.â.)
“Onlar (o îmân etmeyenler), bir hayasızlık yaptıkları zamân; biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allâh (c.c.) de bize bunu emretti, dediler. Onlara söyle: Allâh, hiçbir zamân, kötülüğü emretmez. Bilmeyeceğiniz şeyleri Allâh’ın üzerine mi (atıp) söylüyorsunuz?” (A‘raf s. 28.â.)
İmâm-ı Âzam  (r.a.) hazretleri, el-Vasiyye adlı eserinde şöyle demektedir:
“Biz inânırız ki, amellerimiz yapılış itibariyle üçe ayrılır. Farz olanlar, fazîlet olanlar ve ma‘siyet olanlar.
Farz olan ameller: Bunları Allâh ta‘âlâ emretmiştir. Bu ameller Cenâb-ı Hakk’ın dilemesi, sevgisi, rızası, kaza ve kaderi, hükmü, yaratması ve O (c.c.)’ün tevfîkıyledir. Mahiyeti de Levh-i Mahfuz’da yazılıdır.
Fazilet olan ameller: Allâh (c.c.)’ün emriyle değildir. Fakat O (c.c.)’ün dilemesi, sevgisi, rızası, hükmü, takdiri, ilmi, yaratması ve yardımıyladır. Levh-i Mahfuz’da da yazılıdır.
Ma‘siyet (günâh) olan amellere gelince: Bu ameller, Allâh (c.c.)’ün emriyle değil dilemesiyle, sevgisi ile değil, kazasıyla, rızasıyla değil takdiriyle, yardımıyla değil, ilmi çerçevesindedir. Levh-i Mahfuz’da da yazılır.”
(Fıkhı Ekber Şerhi, Çev. Ahmet Karadut, 264-265.s.)