Nebî-yi Muhterem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Allah (c.c.)’nun eli cemaatle birliktedir”. Yani Allah (c.c.)’nun rahmeti, şefkati ve lütufları, cemâate yönelmiştir. Cemaatle namaz bırakılırsa, kul için bunun zıddı düşünülebilir (bu lütuflardan mahrum kalır) (İ. Şa’rani)
Bu konuda diğer hadis-i şeriflerde de şöyle buyrulmuştur: “Cemâatle namaz, sünnet-i hüdâlardandır (Merğinâni). Cemâatle namazı terk eden, ancak münafıklardır. « (Nasbü’r-râye c. 2, s. 21) «Sıhhati yerinde olduğu halde, ezanı duyup da ona icâbet etmeyenin namazı geçerli değildir». (İbn-i Mâce, Beyhâkî) «Namaz ezanını duyup da mâni bir özrü olmadan onu izlemeyenlerin kılacakları namazı Hakk Teâlâ kabul etmez».
Mâni özrün ne olduğu Efendimiz (s.a.v.)’e sorulmuş, Efendimiz (s.a.v.), «Korku veya hastalıktır», buyurmuşlardır». (Ebû Dâvud ve İbn Hibban) Namazın kabul olunmamasının manası, bu namazdan dolayı Allâhu Teâlâ tarafından kişiye verilmesi beklenen sevabın verilmeyip sadece namaz borcunun üzerinden düşmesi demektir. Hadislerde geçen “Onun namazı olmaz” sözünden de bu kastedilmiştir. Çünkü mükâfatı ve ikramı olmayan namaz, namaz olur mu? Bu, İmâm Ebû Hanife (r.a.)’e göredir. Sahâbe ve Tabiinden (r.a.e.)’dan bazılarına göre ise, bir mazeret olmadan namazı cemaatle kılmamak haram, cemaatle kılmak ise farzdır. Hatta birçok alimlere göre (cemaatsiz kılınan) namaz, namaz değildir. Gerçi Hanefi Mezhebi’ne göre namaz olur ama kişi cemaati terkettiği için mutlaka suçlu durumuna düşer.
Hz. İbn-i Abbas (r.a.)’dan rivâyet edilen hadis-i şerif’te (cemaati terk eden kişi hakkında): “O kişi Allah’a ve Resûlü’ne âsi olmuştur” buyrulmaktadır.
(Ömer Muhammed Öztürk, Cemâatle Kılınan Namazın Fazileti, s.58)