Ramazan ayının 17’sinde, Hira mağarasında, uyanık bulunduğu sırada, vahiy meleği Cebrail (a.s.) güzel bir insan suretine bürünmüş halde göründü. Peygamberimiz (s.a.v.)’e :”İkra! [Oku!]” dedi. Peygamberimiz (s.a.v.): “Ben, okuma bilmem!” dedi. O zaman, melek Peygamberimiz (s.a.v.)’i tutup, takati kesilinceye kadar sıktı. Sonra, bırakıp: “Oku!” dedi. Üç kez bu tekrar etti. Sonra da, Cebrail (a.s.): “Oku! Herşeyi yaratan Rabbinin ismiyle ki, O insanı bir alâktan yarattı. Oku! Ki, senin Rabbin, kalemle yazı yazmayı öğreten, insana bilmediğini bildiren, bol kerem ve ikram Sahibidir” (Alâk, s.1-5) dedi. Cebrail (a.s.): “Yâ Muhammed! Yüce Allâh, sana selam söylüyor ve senin için ‘Sen, Benim, bütün cinlere ve insanlara resûlümsün! Onları ‘Lâ ilahe illallah kelime-i tevhidine davet et! buyuruyor. “ dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.); Yüce Allâh tarafından Cebrail (a.s.)’ın getirip tebliğ ettiği peygamberlik vazifesiyle evine dönerken, hiç bir ağaç ve taşa rastlamadı ki, kendisini selamlamasın. Yüreği titreyerek eve gelince, Hz. Hatice (r.a.)’e: “Beni sarıp örtünüz! Beni sarıp örtünüz!” buyurdu. Korkusu, titremesi geçinceye kadar, vücudunu sarıp örttüler. Hz. Hatice (r.a.)’a: “Uykuda, rüyada görüp de sana söylemiş, anlatmış olduğum şeyi, Rabbim bana Cebrail’i göndererek açıkladı.” buyurup; Cebrail (a.s.)’e işittiklerini haber verdi.
“Doğrusu, kendim hakkında, korktum!” buyurdu. Hz. Hatice (r.a.): “Öyle söyleme! Vallahi, Allâh seni hiç bir zaman utandırmaz, üzüntüye düşürmez. Çünkü, sen akrabanı görür gözetirsin! İşini görmekten âciz olanların yükünü taşırsın! Yoksula verir, hiç kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın! Misafiri ağırlarsın! Hak yolunda karşılaştıkları musibet ve felaket hadiselerinde, halka yardımcı olursun. Sözü doğru söylersin! Emaneti yerine verirsin. Ve güzel huylusun!” dedi.
(M. Asım Köksal, İslam Tarihi)