Şemaili: Güzel yüzlü, tatlı sözlü, başı Büyükçe,-cismi nurlu idi. Levnine beyazla kırmızı karışmış melîh, bir sîmâya mâlikti. Hazret-i Alî (k.v.)’in torunu idi. Ona çok benzerdi.
Künyesi: Hazret-i Alî (k.v.)’in oğlu, Hazret-i Hüseyin (r.a.)’in oğlu, Zeynel Âbidîn (r.a.) oğlu Muhammed Bakır (r.a.) oğlu Cafer-i Sadık hazretlerinin anası, Hazret-i Kâ-sım’ın kızı idi. Ya’ni aynı zamanda Ca’fer (r.a.) Kasım (r.a.)’ın torunu idi. Baba tarafından Hz. Alî (k.v.)’e, ana tarafından Hz. Ebû Bekir (r.a.)’e varan nesebe sâhibdi.
ilmi, zühtü ve takvası yüksekti. Hakikât ehli idi. Tabiîn ve ondan sonrakiler arasında 7 meşhur fakîhten biri idi. Şeriat, ta-rîkat, ma’rifet ve hakikât mertebeleri içinde kâmil idi. Zamanının bilcümle müsbet ilimlerine vâkıf, hakîkaten fizik-kimya ve bunların tatbikatı olan fen kollarında yekta idi. Yetiştirdiği talebeler cebir ve kimya ilimlerinde keşifler yapmışlar, bunların ilmini kurmuşlardır. Maddeye vukufu ve ona tasarrufu ve müsbet ilim kânunlarına muvafık hareketi kemâl .halinde idi. Herkesin akıl ve ilim hocası idi.
Mezhep imâmı, İmâm-ı A’zam (r.a.) onun terbiyesinde gelişmişti. İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (r.a.)’in pederi Sabit (r.a.), irtihâl ettiğinde, anası Ca’fer-i Sâdık hazretleri ile evlenmiş böylece İmâm-ı A’zam (r.a.), Ca’fer-i Sâdık (r.a.)’in oğulluğu olmuştur, aynı zamanda nezdinde yetişmiştir.
Birgün Hazret-i Ca’fer (r.a.), İmâm’a (Nû’mân (r.a.)’e) sormuş:
“Akıl nedir?” Nû’mân (r.a.) cevaben: “Hayır ile şerri temyîz eden melekedir.” Hz. Ca’fer (r.a.):
“Onu atlar bile temyîz eder. Sahibi, atın yanına gelirken, ata ot mu getiriyor, yoksa kırbaç mı vuracak bilir.” Nû’mân (r.a.) bunu duyunca, zihni habt olur, şaşırır kalır. Bunun üzerine Ca’feri Sâdık (r.a.):
“Akıl, iki mühim hayır zuhur ettiği zaman hangisinin daha hayırlı olduğunu temyîz eden melekedir,” buyururlar. Nû’mân (r.a.) bu ta’riften pek mahzûz olur.
(Muhammed b. Abdullah HANİ (rh.a.), Âdâb, 58. s.)