1.Hazret-i Ca’fer (r.a.)’in, takva, fikir, his ve ahlâktaki ebâtı ona “Sâdık” lâkabını verdirm’iştir. Zamanının •nuhteşem Abbasî Halîfesi Ebû Ca’fer Mansûr (rh.a.)
ınunla istişare eder rikâbında yürür, öğütlerini tutardı.
İslâm’ın eşya ve hâdiselere hâkim olma devresinde, erde ve cem’îyete istikâmet vermekte, hakkı hakîkati elkînde mürşîd-i kâmildi.
Bir gün bir ırmak kenarında bulunurlarken kendisine âfiyâne teslimiyeti olan bir zât ırmağa düşer.
“Ca’fer! Ca’fer!” diye bağırarak imdâd ister ve suyun dibini bulur. Boğulurken birden kurtulur. Ca’fer (r.a.) sorar:
“Ne oldu?” der. Adam:
“Ca’fer!” dedim battım, “Allah!” dedim kurtuldum, deyince Ca’fer (r.a.):
“Bu hâli muhafaza et, gerçek istiâne budur.” buyururlar.
Kavimleri ve akrabaları ile çok meşgul olurdu, hayır öğütler verirdi.
Sözleri:
“Gelin birbirimizi uyandıralım. Doğru Hakk’a gidelim bey’at edelim, şefaat kılalım.”
“Muti1 ucbe düşerse âsi olur.”
“Âsi, tövbe ederse mutî’ olur.”
“Tövbe ibâdetten öncedir.”
“Beş kimseden sakının: Yalancıdan, ahmaktan, ba hîlden (cimriden), mürüvvetsizden, fâsıktan.”
Silsilede ana tarafından dedesi olan Hazret-i Kasım bin Muhammed (r.a.)’den inâbe almıştır. “Pürfeyz1 olarak anılır.
(Muhammed b. Abdullah HANİ (rh.a.), Adâb, 58. s.