Evliyânın en büyüklerindendir. Babası Muhammed Behâeddîn-i Veled Hazretleri Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in rüyâda medhettiği ve “Sultânü’l-ulemâ= Âlimlerin sultânı” ismini verdiği pek kıymetli bir âlim ve evliyâ idi. Hz. Ebû Bekir Sıddîk (r.a.)’in soyundandır. Hz. Mevlânâ (k.s.), Haleb’de ve Şam’da; Muhyiddîn-i Arabî, Sa’deddîn-i Hamevî gibi zamânın âlim ve evliyâsıyla sohbet edip onlardan da ilim öğrendi.
Tefsîr, Hadîs, Fıkıh, mantık, edebiyat, matematik, fen, tıb gibi pek çok zâhirî ilimlerde mütehassıs oldu. Gündüzleri ilim öğrenip, gecelerini ibâdet ederek, Allâhü Te’âlâ’yı zikrederek, Kur’ân-ı Kerîm okuyarak geçirirdi. Mevlânâ (k.s.), Kitâp ve Sünnet’ten zerre kadar ayrılmayarak, tasavvufta emsâlinden üstün oldu. Binlerce talebesi oldu. Onları büyük bir i’tinâ ile yetiştirmeğe çalıştı. Zamânla talebe sayısı arttı, medreseler çoğaldı. Büyük âlimler yetişti.
Mevlânâ (k.s.), Ezân-ı Şerîf okunmaya başladığı zamân, ya ayakta durur, veyâ dizi üstüne oturarak huşû’ içinde ezânı dinlerdi. Bitince de Ezân-ı Şerîf duâsını okuyup, Salevât-ı Şerîfe söylerdi. Sonra namâza kalkar, talebelerine, namâzı vaktinde kılmalarını tavsiye ederdi.
Şems-i Tebrîzî (k.s.) anlattı ki: “Hocam Ebû Bekir Sellebâf Hazretleri’nin hizmetinde çok yüksek kerâmetlere nâil olmuştum. Fakat bende mühim olan husûsî bir hâl var idi ki, bu sırrın keşfinde hocam âciz kalırdı. İşte ben de Mevlânâ Hazretleri’nin gizli hâllerini bilmekte âciz oldum. Zîrâ çok evliyâ, keşke biz de Mevlânâ’nın ziyâretine yetişmiş olsaydık diye arzu ederlerdi.” Yine Şems-i Tebrîzî (k.s.) anlatır: “Her kim “Âlimler, peygamberlerin vârisleridir” Hadîs-i Şerîfi’nin sırrına vâkıf olmak isterse, Mevlânâ (k.s.)’un hareketlerine, ahlâkına, davranışlarına baksın. Onun gibi olmaya çalışsın. Onu sevsin. Onda evliyânın âdet ve vasıflarından en güzel örnekler vardır.
(İslâm Âlimleri Ansiklopedisi, c.8, s.147-193)