İnsanın muamelesi ya Rabbiyle olur ya da başkasıyla olur. Rabbi ile olan muamelesi, ya Allâh (c.c.)’nun emirlerini yerine getirmek ya da yasaklarından kaçmakla olur. insanın her uzvunda, Allâhü Te’âlâ’nın bir emâneti vardır. Dil emânettir; onu korumaktaki görevimiz, yalan, hezeyan, dinde olmayan sözler, gıybet, laf taşımak, fuhuş ve benzeri şeylerden korumaktır. Göz emânettir; onu korumak harama bakmamaktır. Kulak emânettir; onu korumak da haram şeyleri dinlememektir. Bütün uzuvlar böyledir.
İnsanlarla olan muamelesine gelince; aldığı emânetleri iade etmek, ölçü ve tartıda (az da olsa) hîle yapmamak; âmirlerin maiyetlerindekilere karşı âdil davranması, ulemânın herkese karşı eşit davranıp hepsini Allâh (c.c.)’nun emrine itaat ve güzel ahlâka, sağlam inanca sâhib kılıp isyan, diğer çirkin işler ve kör taassubdan korumalarıdır. Kadının kocası ile olan muamelesine gelince; namusunda ve malında ona ihanet etmemektir, işçinin işvereni ile muamelesinde riâyet edeceği husus; işinde hîle yapmamaktır. Bütün bunlara Resûl-i Ekrem (s.a v.):
“Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlığından sorumlusunuz.” hadîsiyle işaret buyurmuşlardır.
İnsanın kendi nefsi ile olan muamelesine gelince; din ve dünya işlerinde kendisi için yararlı olan şeyi tercîh etmesidir.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) çoğunlukla bize îrad ettiği hutbelerinde, “Emâneti olmayanın îmânı, sözünde durmayanın da dini yoktur.” (Et Tergib ve’t Tehrib, 4.c, 11.s.) buyurmuşlardır.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
“Benim için altı şeye söz verin, size cenneti söz vereyim: Biriniz konuştuğu vakit yalan söylemesin, bir va’dde bulunduğunda sözünden dönmesin, kendisine bir şey emânet edildiğinde hıyanet etmesin. Gözünüzü yumun, elinizi çekin, iffet ve namusunuzu koruyun.” (Et Tergib ve’t Tehrib 3.c, 588.s.) buyurmuşlardır.
(İbn Hâcer el Heytemi, İslâm’da Helâller ve Haramlar, c.1, s.786-787)