Kur’ân-ı Kerîm’de her sûre başında besmele-i şerîfenin gelmesi ve Resûlullah (s.a.v.)’e ilk vahyin “Rabb’inin ism-i şerîfiyle oku!” âyetinin olması, onun şeref, kudret ve kutsiyetine yeterli delildir.

Buhâri’den şöyle nakledilir: “Allâh lâfzı, ism-i â’zamdır. Zirâ; görülüyor ki, Kur’ân-ı Kerîm bütün esmâ-i ilâhîden evvel o isimle başlıyor. Allâh ism-i celîlinin “Elif”i alınsa, “Lillâh” kalır; “Lâm”ın birisi alınsa, “Lehû”; ikisi alınırsa, “Hû” kalır ki, bunların hepsi zât-i ilâhîye delâlet eder.”

Fahr-i Âlem (s.a.v.); “Kim Bismillâhirrahmânirrahîm okusa, her harfi için ona dört bin hasene yazılır, dört bin günâh affolunur ve makamı dört bin derece yükseltilir. Yine hadîs-i şerîfte ‘Bir kul, Bismillâhirrahmânirrahîm deyince, Cennet-i Âlâ, İlâhî! Filân kulun, Bismillâhirrahmânirrahîm dedi. Onu cehennemden âzât et, cennetine dahil eyle.’ der.” buyrulmuştur.

Mûsa (a.s.) bir gün şiddetli karın ağrısına tutuldu. Devâ için Cenâb-ı Hakk’a münâcâtta bulundu. Allâhü Te‘âlâ bir bitkiden ilâç yapmasını bildirdi. O ottan yedi, şifâ buldu. Sonra o ağrı yine geldi. Tekrar o ilâcı içti, bu defa ağrı arttı. Tekrar münâcât etti. “İlâhî, bu yediğim bitki yine evvelki idi, bu defa bana şifâ değil, şiddet verdi.” dedi. Cenâb-ı Hakk: “Önce benim ism-i pâkimle ve ilâhî irâdemle şifâ buldun. Bu defâ, benden yardım talep etmeyi unuttun kendi muradın üzere teşebbüs ettiğinden hastalığın şiddet buldu. Bilesin ki, dünya öldüren zehirdir. Onun ilâcı ism-i pâkimdir.

Besmeleyle başlayan kimsenin işinde kolaylık, hafiflik ve başarı vardır. Allâhü Azîmüşşân o ism-i şerîfi, ihsânına delil ve vesile kılmıştır.

İmâm Zendüstî (rh.a): “Besmele-i Şerîfe, fazîleti bitmek bilmeyen acâip bir deryadır.” der.

Sen “Bismillâh” de. Çünkü Allâhü Te‘âlâ’ya kavuşan ancak bununla kavuşur, sonra tâat nûruyla müşâhedeye erer. Sevgiyle kavuşan, acı ve üzüntüden kurtulur. Allâh’a kavuşan, günâhkarlıktan emin olur.

(İmâm-ı Birgivî, Besmele Risâlesi; Sırrı Paşa, Esrâr-ı Fâtiha)