Mezheb; ictihad edebilecek ilme sahip olan bir âlimin edille-i şer’riye dediğimiz dört delilden yani kitap (Kur’an), sünnet (hadis), icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukahaya dayanarak çıkardığı hüküm ve meselelerdir.
Erkek-kadın her Müslümanın itikadda ve amelde mezhebini öğrenip bilmesi vâciptir.
Ehli sünnetin itikadda iki imâmı vardır: İmâm Muhammed Mansur Maturidi ve İmâm Ebû Hasan Eş’ari. Hanefi âlimleri, İmâm Muhammed Mansur Maturidi’yi, Şafi ve Maliki âlimleri ise İmâm Ebül Hasan Eş’ari’yi itikadda imâm kabul etmişlerdir. Maturidi ve Eş’ariler arasında pek az konuda farklılıklar vardır.
Günümüze ulaşan, amelde dört hak mezheb vardır. Bunlar; Hanefi, Şafi, Hanbelî ve Maliki’dir. Müslüman bu dört mezhepten birisine tabi olmakla Kitap ve Sünnetin yolundan çıkmış olmaz. Tam tersine bunlardan birisine uyan tam manasıyla Kitap ve Sünnete uymuş olur.
Mezhebe müntesib İmâm Gazalî, İmâm Suyûti, İmâm Nevevî, Abdulkâdir Geylanî, Sadeddin Taftazanî gibi büyük imâmlar bile kendi görüşleriyle ictihad etmemişler, bağlı bulundukları mezhebin görüşlerine uymuşlardır. Günümüzde müçtehid imâmların eserlerini bile doğru dürüst bir şekilde okumaktan aciz bazı kimseler müctehidlik iddia etmekte ve şer’i hükümleri doğrudan doğruyaKur’ân-ı Kerim ve hadislerin meallerinden çıkarmaya yeltenmektedirler. Bu nevzuhurlar, halef ve selef ulemasına hatta mezhep imâmlarına bile dil uzâtmakta, kendilerini onların seviyelerinde görmeye çalışmaktadırlar. İslâm aleminin gülistanında öten bülbülleri taklid ederek kendilerince hükümler çıkarmaya çalışan bu viranelerde öten baykuşlar, İslâm’ın temel akîdesini sarsmakla birlikte, müslümanların Ehl-i sünnet alimlerine olan güven ve bağlılıklarını yıkmaya çalışmaktadırlar.
(Mehmet Çağlayan, Ehli Sünnet Akîdesi, s. 178-179)