Bir Mecliste Kimsenin Yerine Oturmamak

Bir Mecliste Kimsenin Yerine Oturmamak. Bir kimseye dünyevi sebeplerle yer vermek ve bir kimsenin de ne sebeple olursa olsun kendisine yer verilmesini istemesi uygun değildir. Ama yaşına ve ilmine hürmeten yer vermek yasaklanmamaktadır.

Efendimiz (s.a.v)’in bizlere vasiyetlerinden biri, bir meclise girdiğimiz zaman, bizi seven ve sayanlardan biri ayağa kalkıp kendi yerini bize vermek istediğinde yerine oturmamamız ve o kimsenin yerinden kalkmasına izin vermememiz hakkındadır. Bu ahde çoğunlukla ihânet edenler, dünya sevgisini içinde taşıyan ve kendilerini büyük gören fakirlerdir. Bir de bakarsın ki, bunlardan biri, mescidde namaz yerinde veya bir ilim dalını dinlerken oturduğu yerden kalkarak, yerini zengin bir kimseye göstererek geri çekilmeye çalışır. Bu türlü davranışıyla o fakir sûfî yerini o kimseye değil, mala vermiş sayılır. Hâlbuki aynı fakir aynı ilgiyi bir diğer sûfiye karşı göstermez.
Bu ahidle âmel etmek isteyenler, hakiki bir şeyhin yardımıyla dünya sevgi ve tutkunluğundan uzaklaşmayı, fakirleri sevmeyi ve onlara yardımda bulunmayı öğrenmiş olur. Dünya bağlılarına saygı dünyayı sevmenin, sûfilere hürmet ise âhireti sevmenin tezahürüdür. Her ikisini sevmek ise Allâh (c.c)’u sevmenin belirtisidir.
Ebû Davûd şu hadîsi anlatır: “Efendimiz (s.a.v.) bir mecliste otururken, adamın biri içeri girer. Toplantıda bulunanlardan biri ayağa kalkar, gelen kimse kalkıp yer gösterenin yerine oturmaya gider. Efendimiz (s.a.v) o kimsenin o yerde oturmasını yasaklar.”
“Bir mecliste oturduğunuz vakit, hiçbir kimse ayağa kalkıp bir diğerine yerini vermemelidir. Ancak sıkışarak veya halkayı genişleterek o kimseye yer verirseniz, Hâkk Te‘âlâ da sizlere genişlik bahşeder.” (Buhârî)
Buradan şunu anlamalıyız ki bir kimseye dünyevi sebeplerle yer vermek ve bir kimsenin de ne sebeple olursa olsun kendisine yer verilmesini istemesi uygun değildir. Ama yaşına ve ilmine hürmeten yer vermek yasaklanmıyor. Allâh (c.c.) en doğrusunu bilir.
(İmâm Şaranî, Büyük Ahidler, s.1003-1004)