Yüce İslâm dînini bir tek mezhebin çerçevesine sıkıştırmak; imkânsız olduğu kadar, Müslümanlar için büyük bir darlık ve sıkıntı doğurur. Yalnız, sabah Hanefî, akşam Şafii olmak da ehl-i sünnetin mezheblerini eğlenceye almak olduğu gibi asla doğru bir hareket de değildir.
Bir Müslümanın bu dört mezhebi terk ederek kitap ve sünnetin meal ve tercümelerinden anladığımla amel edip, hüküm çıkarabilirim veya ben de müctehidim, bununla beraber ehl-i sünnettenim demesi halinde, davası doğru olmaz.
Yine ayrıca telfik, yâni mezhebleri birleştirmek haramdır. Telfik; iki ya da daha fazla mezhebin birbirine zıt hükümlerini, bir meselede ya da fıkhî bir konuda bir araya getirerek iki ya da daha fazla müctehidin görüşünden yeni bir hüküm icat etmektir.
Kasım b. Kutlubuğa, İbn Hâcer Heytemî, Remlî, Ömer b. Nüceym ve İbn Abidin’in de aralarında bulunduğu çok sayıda muhakkik fakih, telfikin (mezheplerin görüşlerini birleştirerek dilediği konuda dilediğine uymanın) mutlak olarak haram sayıldığını, bu noktada söz birliğinin var olduğunu söylemektedir. Onlara göre, telfikin önünün açılmasıyla büyük günahlara meşruiyet kazandırılır. Böyle bir davranış, fıkhın kısmen ya da tamamen bozulmasına sebebiyet verir ve haramların mübaha dönüşmesine yol açar.
Örneğin, bekâr bir kadınla, gayrimeşru bir şekilde birleşmek isteyen kişi; telfik yaparak İmâm-ı A’zâm Ebû Hanife’nin nikâhta veliyi zorunlu görmemesinden hareketle velisiz, İmâm Malik’in şahitleri şart koşmamasını taklit ederek şahitsiz bir nikâh akdetse, akdi, bâtıl olur. Çünkü yeni icat edilen bu hüküm, yapılmak istenen zinâ için takdir edilen bir meşruiyet kılıfıdır. Ve şeri’ hiçbir dayanağı yoktur.
(Misvak Neşriyat, Hakk Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, s.145)
6 Cemaziyelahir 1438, Mevlâna Takvimi