Enes b. Malik (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Miraca çıkarıldığım zaman bakırdan tırnakları olan bir topluluğa rastladım; (tırnaklarıyla) yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. (Cebrail’e): – Bunlar da kimlerdir? dedim.
– (Gıybet ederek) halkın etlerini yiyenler ve şereflerine saldıranlardır, cevabını verdi.” (Ebü Dâvûd, Edeb 35; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 224)
Cüneyd-i Bağdadî (r.h) bir gün mescid kapısında otururken bir cenazenin geçtiğini gördü. Cenazeyi Bağdat ahalisinden birçok kişi taşıyordu. Zâhid kılığında bir derviş kişi vardı, cenazede bulunan kişilerden dileniyordu. Cüneyd-i Bağdadî (r.h.) içinden, “Bu derviş gitse, bir iş yapsa, rızkını eliyle temin etse dilenmekten daha iyi değil midir?” diye geçirdi. Ardından evine gitti. Önceki gibi tesbih çekip, namaz kılıp, Allâh’a duâ etti. Ağlayım diye ne kadar uğraştıysa, üzerine bir ağırlık galip oldu, bunu bir türlü başaramadı. Bu arada uykusu geldi, uyudu. Rüyasında o dervişi et kebabı şeklinde önüne getirdiler ve:
“Bunu hemen ye. Çünkü önünde gıybetini yaptın, etini çektin, dediler.” Cüneyd-i Bağdadî:
“Gıybet etmedim. Hatırımdan, bu derviş gitse elinin emeğiyle kazansa halktan dilenmekten daha iyidir, dedim.” dedi.
“Allâh’ın kısmet ve takdir ettiğine muhalefet ederek suizanda bulundun. Git o dervişi bul, helalleş.” dediler.
Uyandığında o kişiyi aradı. Bir su kenarında oturmuş tere yapraklarını dürüp yer iken buldu. Selam verdi. Derviş selamını aldıktan sonra:
“Sakın bir daha öyle deme.” dedi. Cüneyd-i Bağdadi:
“Artık demem.” dedi. Derviş:
“Şimdi yürü git. Allâh seni ve beni bağışlasın, suçunu affettim.” dedi.
(Erzurumlu Darir Mustafa, Yüz Hadis Yüz Hikâye, s.77-78)