Bid’at üzerinde çok söz edilmiş bir konudur. Hatta bazı kimseler, ister dînî, ister dünyevî konularla  ilgili  bulunsun Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in zamanında bulunmayan her şeyi  kötü bid’at saymaktadır. Bid’atı  bu     şekilde genelleştirmek, tamamen hata ve delilsiz bir davadır. Bid’atın bir kıs-mı  vâcibdir.  Allâhü  Te’âlâ’nın  kitabını ve Resulü (s.a.v.)’in sözlerini anlayabilmek için nahiv ilmini (Arabça  gramer),  usul-ü  fıkhı  öğrenmek  gibi.  Bid’atın bir kısmı da, haramdır; Cebriye, Mürcie, Kaderiye ve Mücesseme mezhebleri gibi. Lakin bu bid’atları  reddetmek de vâcibdir. Çünkü islâm Şerfâtını bu bid’atlardan korumak farz-ı kifâyedir. Bid’atın bir kısmı da mendubdur. Medreselerin ve tekkelerin ortaya çıkması gibi.  Resûlullâh (s.a.v.)’in zamanında bulunmayan güzel şeyler, bütün Ramazân boyunca cemaatle teravih na-mazını  kılmak gibi. Mekruh olan bid’atlar da, Şâfiîlere göre camileri ve Kur’ân-ı Kerîm’i süslemek gibi. Hanefi mezhebinde ise, bunlar mubahtır. Mubah olan bid’atlar ise, sofraları zengînleştirmek, lezzetli ve mubah meşrubatları içmek, geniş ve güzel meskenler edinmek, güzel ve helal elbiseleri giymek gibi. imâm-ı Şafiî (r.a.) buyuruyorlar ki: “Kitâb, Sünnet, ashâb ve icmâya muhalif şeyleri îcâd etmek  sapıklıktır. Bunlara muhalif olmayan, hayırlı ve güzel olan şeyleri îcâd etmek ise kötü  bid’at  değildir; çünkü,  Hz.  Ömer (r.a.) Sahabenin yeniden Ramazân gecelerinde cemaatle teravih namazını kıldıklarını görünce “bu ne güzel bir bid’attır” demiştir. Bunun aksini iddia edenlere şöyle sorulmalı: Seni eğiten ve  sana ders veren hocalar, telif  edilen kitâblar, yazılıp biriktirilen  fetvalar,  islâm  âleminde  yayınlanan eserlerin hepsi bid’at midir? Çünkü bunlar Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in devrinde yoktu. Eğer bunlar bid’at ise o hâlde, bunları terket-melisin bizzat böyle bir şeyi yapmamalısın ki başkasını böyle bir şeyden men etmek hakkına sâhib olabilesin.
Not: Akâid serîsinin bir sonraki yazısı 22 Aralık tarihindedir.
 
(Mehmet Çağlayan,Ehl-i Sünnet ve Akaidi, 188-190.s)