“Beş vakit namaz, kişinin kapısının önünden akmakta olan ve her gün beş kere içine dalınıp yıkanılan nehir gibidir. Her gün beş defa yıkanan bir kimsenin yüzünde kirden, pislikten ne kalabilir!” (Sahîh-i Müslim)
“İslâm dini evvelâ Allah (c.c.)’nun birliği; ikinci olarak da, kalbin kötülüklerden, ahlâkî rezilliklerden temizlenmesi esasına dayanır. İlâhî korunma ve kudrete karşılık insan, yaratılışından kaynaklanan acizlikle beraber, kavuştuğu binlerce nimetin şükrünü yerine getirmek için sabahleyin farz ve kulluk vazifesi olan sabah namazını edâ ettikten sonra işine gücüne gider. Falanla, filanla konuşur, türlü türlü sözlere ve bahislere girer, farklı mizaçlı, fikirli birçok kişiyle görüşür, derken kalp haset, gazap, intikam, kibir ve sonsuz emeller gibi kötü fikirlerle dolar. Bunların bazısının hükmünü yerine getirmeye ve fiile dökmeye hazırlandığı sırada, “Hayya ale’s-salâh” nidasıyla müezzin efendi namaz vaktinin girdiğini ilân eder.
O kişi, başlamak istediği meşru olmayan düşüncelerinin hepsini geleceğe bırakarak derhal namaza koşar. Kalbini bütün bu kötü şeylerden arındırarak kendini ilâhî huzura arz eder. Namazdan sonra döner ama fiile dökmeyi düşündüğü ya da buna başladığı fikirleri, namazda kazandığı kalp duruluğu sebebiyle soğumuş bulur ve artık o fikirlerin arkasını takip edip gitmez.
Derken, yine insanlarla muamelelere dalar,aynı etkilere maruz kalır. Tam bu sırada, müezzin ikindi namazının vaktinin geldiğini “Hayye ale’s-salâh” sedâsıyla tekrar ilân eder. O kimse, bu dâvete de icâbet eder, kalbini temizler ve namaza başlar. Elhâsıl, bir Müslüman, namaza devam ettiği müddetçe nefsânî arzularından hiçbirini fiile dökmeye vakit bulamaz. Bu şekilde ve huşu ile namaza devam edildiğinde ise, meleklerin sıfatları nefiste artık bir meleke haline gelir ve o zaman kişi, hayvanî ve şeytanî sıfatlardan kurtulup gerçek mânâda insan olur.
(Mehmed Ârif Bey, Binbir Hâdisi Şerif Şerhi s. 465)
6 Ocak, Mevlâna Takvimi