Berâ bin A’zib (R.A.)’den rivâyete göre: “Siz büyük bir fethi, Mekke’nin fethi sayarsınız. Vâkıa Mekke’nin fethi Kur’an’ın işâret ettiği parlak bir fetih ve zafer idi. Hâlbûki biz büyük fethi, Hudeybiye gününde Rıdvân Bey’âti addederiz. Ki o gün Cihâd için Resûlullah (S.A.V.)’e verdiğimiz sözden Allah (C.C.) râzı olmuştur. Biz o gün Nebî (S.A.V.)’in maiyyetinde 100’er mevcûtlu 14 bölük er idik.
Hudeybiye bir kuyudur. Biz oraya varınca kuyunun suyunu tamâmen çekmiştik de içinde bir katre su bırakmamıştık. Bu hâl Nebî (S.A.V.)’e arz olundu. Resûlullah (S.A.V.) bu kuyunun yanına gelip, kenârına oturdular. Sonra içinde biraz su bulunan bir kap istediler. Getirilen su ile duâ ettiler, sonra bu abdest ve çalkantı suyunu kuyuya döktüler. Bunun üzerine biz, kısa bir zamân kuyuyu Peygamber (S.A.V.)’in emriyle bu halde bıraktık. Sonra kuyu bize istediğimiz kadar su verdi. Hem biz hem de hayvânlarımız güç alıncaya kadar suya kandık”.
Berâ (R.A.), Uhûd Harbi’nden i’tibâren bütün harblere iştirâk eden Ashâb (R.A.E.) Hazeratı’ndandır.
Resûl-i Ekrem (S.A.V.) Ashâbı (R.A.E.) ile berâber Hudeybiye mevkisine vardığında Mekke müşrikleri onu müsellâh kuvvetle karşılamışlardı.
Evvelce beyân olunduğuna göre Osmân (radiyallahü anh)’in katli ciddî şâyiası üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem): “Artık bu müşriklerle vuruşmadıkça buradan ayrılmayız.” buyurdular. Ve sefer halkını bey’ata da’vet ettiler. Bütün Ashâb (radiyallahü anhüm ecmaîn), Cihâd etmek ve firâr etmemek üzere bey’at ettiler.
Yukarıdaki Misver (radiyallahü anh) ve Mervan (rahmetullahi aleyh) Hadîsi’nde beyân olunduğu üzere musâlehanâme akd olundu ki, bu “Bey’atü’r – Rıdvân”ın siyâsî kıymeti pek büyük idi. İslam ictimâî hey’etinin ahde ve akde muktedir bir devlet hâlindeki varlığı, düşmânları tarafında ilk def’a kabûl edilmiş bulunuyordu. Mekke’nin fethi, askerî ve şanlı bir zafer idi. Hudeybiye Musâlahası ise Siyâsî ve daha parlak bir zafer idi. İslam’ın i’tilâ devrinin dönüm noktası idi. Bu cihetle Fetih Sûresi’nin ilk Âyet’inde Hudeybiye Musâlehası:
-”Habîbim! Artık biz sana parlak bir fetih ve zafer kapısı açtık” diye tavsîf buyurulmuştur.
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (K.S.),
Hz. Osmân ve Alî (R.A.), S. 52-53)