Rivâyet olunur ki: Ya‘kûb (a.s.) rü’yâda gördü ki, dağın başında Yûsuf (a.s.) sahrada iken on kurt Yûsuf (a.s.)’a hücum etti. Yûsuf (a.s.) aralarında kayboldu. O’nun için Ya‘kûb (a.s.) O (a.s.)’ı kurt yemesinden korkarım dedi ve bu rü’yâyı görmekle beraber Yûsuf (a.s.)’ı kardeşlerine verdi.
Kazâ, takdir ile geldiğinde bâsiret görmez olur. Sahâbenin bâzısı dedi ki: Kişinin hasmına huccet, ipucu telkini muvâfık (uygun) değildir. Hazreti Yûsuf (a.s.)’ın kardeşleri kurdun insanı yemesini bilmiyorlardı. Fakat Ya‘kûb (a.s.) kurt yemesinden korkarım diye hatırlarına getirip oğullarına ipucu telkin etmiş oldu.
Hadîs-i Şerîf’te “Belâ ağızdan çıkan söze bağlıdır.” (Kesfü’l-Hafâ) buyurulmustur.
Hikâye olunur ki: Lügat imâmlarından İbnü’s-Sekît, Halîfe Mütevekkil ile otururken Mütevekkil’in iki oğlu Mu’tez ile Müeyyed gelince Mütevekkil O’na dedi ki:
– Benim iki oğlumu mu seviyorsun, yoksa Hasan (r.a.) ile Hüseyin (r.a.)’ı mı? Bunu isitince İmâm dedi ki:
– Vallâhi, muhakkak Hz. Alî (r.a.)’in hizmetçisi Kanber benim nazarımda senden de iki oğlundan da daha hayırlıdır.
Bunun üzerine Mütevekkil adamlarına:
– Dilini kafasından kesip ayırın, dedi. İbnü’s-Sekît’in dilini kestiler ve o gece öldü.
Şaşılacak hâl şu ki: Hoca İbnü-s-Sekît’in bu hâl başına gelmezden evvel Mütevekkil’in oğlu Mu’tez ile Müeyyed’e asağıdaki beyti ta‘lim edip öğretmek istemiş:
“İnsan dilinin sürçmesinden dolayı uğrayabileceği musîbete ayağının sürçmesi ile uğramaz. Zîrâ insânın sözü başını götürebilir. Hâlbuki ayağının sürçmesinden hâsıl olan yarası zamanla iyi olur.”
(Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoglu (k.s.), Hz. Yûsuf (a.s.), s. 33-34)