Hz. Ebû Bekir (r.a.)’in henüz İslâmiyeti kabul etmeyen oğlu ilerlediği zaman babası, kılıcını çekmiş oğluna karşı yürümüştü. Oğluyla mukâtele etmek üzre ruhsat istediyse de:
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz:
—“Yâ Ebû Bekir! Bilmez misin ki sen benim görür gözüm, işitir kulağım menzilesindesin!” buyurarak ruhsat vermedi ve yanından ayırmadı.
Oğlu Abdurrahman (r.a.) ise bilâhare şeref-i İslâm ile müşerref olup süvari fırka kumandanlığında bulunarak ordu-yu İslâm’da büyük hizmetler görmüştür.
İşte dîn kuvveti ve aşkı böyle bahâdır olan bir evlâda karşı yürümekten geri bırakmamıştı. Hz. Ömer (r.a.) de dayısını oldurmak mecburiyetinde kalmıştı. Hz. Ebû Ubeyde Bin Cerrah (r.a.) da, karşısında kendisini öldürmeğe azm eden babasını öldürmek zaruretinde kalmıştı.
(Hz. R.M. Sâmi (k.s.), Bedir Gazvesi)