Batılı Yazarlara göre İstanbul’un Fethi
Batılı Yazarlara göre İstanbul’un Fethi. Avrupalılar, İstanbul’un Fethini ve Bizans’ın düşmesini çeşitli şekillerde değerlendirmişlerdir.
İstanbul’un Fethi Avrupa tarihinin de en önemli olaylarından biri sayılır. Fethin çağdaşı olan Hristiyan yazarlardan günümüz yazarlarına kadar Avrupalılar, İstanbul’un Fethini ve Bizans’ın düşmesini çeşitli şekillerde değerlendirmişlerdir.
Asya Tarihinin büyük uzmanı Rene Grousset, “Osmanlı Türkleri sonunda Roma İmparatorluğu’nun Fethi misyonunu başardılar. Çünkü birbirini izleyen çok büyük hükümdarlara sahip olmak şansına erdiler. Osmanoğulları düşmanlarıyla kıyas kabul etmez askerlik dehâsı taşıyorlardı. Ne istediklerini biliyorlardı. Fetihten gayrı hiçbir ülkü taşımıyorlardı. Sonunda müstesnâ bir hanedan olan Osmanoğulları, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in seferlerindeki kutsal amacı asırlar sonra canlandırdılar ve gerçekleştirdiler” demektedir. Fransız Bizans uzmanı Gustave Schlumberger’e göre “İstanbul’un fethi cihân tarihinin en önemli olaylarındandır. Tarihin bütün akışını değiştirmiştir. Ortaçağı kapatıp, Yeniçağı başlatmıştır.” Bernard Lewis ise “İstanbul’un fethi ile Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiğini, gelenekçi İslâm ile hudut bölgelerinde yaşayan İslâm’ın bütünleştiğini ve Osmanlı uç beyliğinin bir imparatorluk haline geldiğini” belirtir. Fetihten sonraki yüzyıllar boyunca bu şehrin dünya politikasında ne kadar önemli yer tutuğunu Fransa İmparatoru Napolyon’un şu sözleri de ortaya koymaktadır: “İstanbul, dünya imparatorluğu demektir.”
Latinlerin istilâsından sonra gittikçe harabeye dönen nüfusu 50.000 civarına inen bu bin yıllık şehir, ahlak ve sükût yönünden de ölmüş durumda idi. Fetih, İstanbul şehrine hayat ve medeniyet getirmiş, Türk-İslâm medeniyeti ve mefkûresi, yüksek ahlâk ve nizâmının da merkezi olmuştur. Gökkubbe ile rekâbet eden muhteşem camileri, Allâh (c.c.)’a niyâzı temsil eden zarif minareleri, her köşesini dolduran evliya ziyaretgâhları ile bu “mübarek belde” gerçekten İslâm’ın kudsiyetine boğulmuştur. Şehir, ilim ve kültür eserleri, sarayları, hayır, ticaret ve sanat müesseseleri ile yalnız Türk-İslâm medeniyetinin değil dünyanın da en büyük merkezi haline gelmiştir.
(Yılmaz Öztuna, Batılı Yazarlara Göre Fetih ve Fatih, Tarih ve Medeniyet Dergisi, Mayıs, s.15)