Resulullah (s.a.v.)’ın intihalinden sonra, çeşitli bölge­lerde dinden çıkmalar başladı.
Bahreyn mürtedleri, Hatam’ın etrafında toplanarak, Cürasa denilen yerde ehl-i İslâmı muhasara ettirmişti. Zaman-ı saadette huzur-u Nebevi (s.a.v.)’ye gelip İslâm ile müşerref olan, meşhur Cârud (r.a.)’de Abdülkays kabilesi ile gelip, Bahreyn ordu komutanı Alâ İbni’l Hadramî (r.a.)’nin ordusuna iltihak etti. Bahreyn’de İslam üzere kalanlarda Alâ (r.a.)’nın yanında toplandı. Alâ (r.a.) Hatim ve Bahreyn hükümdarı Münzir b. Numan’a kar­şı ordusunu yerleştirdi, iki taraf ordularının etrafına hendek açıp, şiddetli ve uzun bir muharebe başladı.
Her gün, iki taraf da meydana çıkıp muharebe eder ve yorulduklarında geri dönerlerdi. Nihayet bir gece müşrik ve mürtedlerin sarhoş oldukları tahkik oluna­rak, Alâ (r.a.) gece baskını yaptırarak, iyice bir kılıç dü­şürdüler. Ne Hatam ne de Münzir kaldı, fakat bir kıs­mı kayıklara binerek Darin’e gittiler, İslâm askeri ile aralarında pek geniş bir haliç vardı. Halbuki elde kayık yoktu.
Alâ (r.a.) askere hitaben “Gaziler! Allah Teâlâ (c.c.) size karada âyetini gösterdi, taki denizde de ondan ibret alasınız. Haydi düşman üzerine yürüyünüz ve denize giriniz” diye buyurdu, atını suya vurdu. Askeri de kimi at, kimi deve sırtında oldukları halde suya vur­dular. Hep bir ağızdan “Ya Erhame’r-Rahimin yâ Kerîm, yâ Halîm, yâ Ehad, ya Samed, yâ Hayy, ya Muhyi’l-mevta, yâ Kayyum lâilahe illâ ente yâ Rabbenâ!” diye dua ederek o büyük halici kum üzerin­de yürür gibi geçtiler. Düşmanları, perişan ederek, Dârin ahalisinin karşı koyanlarını öldürerek, mal ve ev­ladı iyallerini ganimet olarak aldılar.
(Kıssas-ı Enbiya, C.1. Sh. 313)