Yazık sana… Zaman geçiyor. Sen nefsin ve çocuklarınlasın. Hakk’tan ayrı durmak arzusundasın. Bu hâlin ne zamana kadar sürer?.. Bazı büyükler şöyle diyor:
“Yavruna her şeyin değerini öğret; sonra ondan ayrıl. Nefsini al, Rabbınla meşgûl ol.”
Yavru, eline geçen bir şeyin para edeceğini anlarsa babasını bırakır. Bir oyuncak hükmünü taşıyan şeyi dahi sezecek olsa, babasını meşgul etmez olur. Kendini oyalar. Ey baba, seni de sahibinle başbaşa bırakır. Onunla meşgul olacağın zamanı boşa geçirmiş olmazsın. Çocukla geçen zamanın kıymeti düşmez; Rabbına rahat ibâdet için ona oyuncağın değerini anlat. Bir yavru için oyuncak babadan önemli sayılır.
Çocuklarınız büyüdüğünde sanat sahibi yapınız. Onlar çalışsın ve kazansın. Siz de Mevlâ’ya kulluğa koyulun, ibâdeti bırakıp çocukların geçimi ile olma. Onlar büyüdüğünde beslenmeleri sana düşmez. Onlar için hatalar işleme. Onların geçimi için çalışmanın bir haddi ve zamanı vardır. Hakk katında senin günahını bağışlamak, onlardan uzaktır.
Kendine ve çocuklarına kanaati öğret. Kanaat sahibi olmayı, onlara yeter gör. Yalnız, lâzım olan şeyleri onlara temin et. Gereken şeyleri temin ettikten sonra onların da elinden tut; Mevlâ’nın tâatına koş. Rızkınız genişlesin diye, ibâdeti bir yana atmayınız; kaderinizde varsa kendiliğinden gelir. Zamanlar bellidir. Bir bolluğa erersen Cenâb-ı Hakk’tan bil; al ye, yavrularına da yedir. Sakın halkın eliyle geldiği için Hakk’a ortak koşma. Onlar bir âlettir. Onu almak sana nasıl bir vazife ise onlara da getirmek bir vazifedir.
Kanaat sahibi ol. Darlık açılır. Kanaat insanı içinden çıkılmaz felâketlerden berî kılar. Kanaat sahibi olursan, geleceğini vehmettiğin şey gelmeyince üzülmezsin. Hele takvâ sahibi olmakla zâhid libasını giymiş olman en büyük nimet sayılır.
(Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî (k.s.), İlâhî Armağan, s.138)