“Gençler! Bugün mü yarın mı bilemem. Fakat Ayasofya açılacak… Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün manalar zincire vurulmuş, kan revan içinde masumlar gibi ağlaya ağlaya, üstünü başını yırta yırta, onun açılan kapılarından dışarıya vuracak.”
Ayasofya, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in, 47 yıl önce MTTB’de seslendiği şekilde açıldı. Hem de öylesine açıldı ki, kaybedilen bütün mânâlar zincire vuruldu. Bize artık “hür değilsin” diyenler sustu, Ayasofya minarelerinden ezânı dinledi. Öyle bir açıldı ki, Fatih’in bedduası yüzünden iki yakası bir araya gelemeyen şu millet, rahmet âminlerine büründü. Ayasofya işte 2 yıl önce bugün, 24 Temmuz 2020’de zincirlerinden kurtuldu. Vesile olanlardan Allâh razı olsun.
Bugünlere elbette bir anda gelinmedi, bugün yeşeren tohumlar, on yıllar önce atılmıştı.
29 Mayıs 1972 tarihinde yapılan Fetih Gecesi’nde Yıldırım Gürses’in söylediği Fetih Marşı ile kapanacak programda MTTB Genel Başkanı Muhterem Ömer Öztürk şunları haykırmıştı:
“…Fethin ruhuna taban tabana zıt hareketlerle İstanbul’a gerçekten sahip olmak mümkün mü? Gerçek fethi Ayasofya’yı mâtemden kurtarıp İstanbul’un manasını iade edince anacağız.”
537 yılında açılan Ayasofya 915 yıl kilise, 481 yıl cami, 86 yıl da müze olarak kullanıldı. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethettikten sonra Ayasofya’yı camiye çevirdi ve ilk cuma namazını burada kıldı. Yavuz Sultan Selim Han, hilafet hırkasını burada giydi. Fatih Sultan Mehmed, Ayasofya Camii Vakfiyesinde “Her kim ki, vakfiyede değişiklik yaparsa Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerine olsun” diye beddua etmişti. Buna rağmen cumhuriyetin ilk devirlerinde Ayasofya oldubitti ile müzeye dönüştürüldü. İlk Türkçe ibâdet denemeleri burada yapıldı. Nihayet 24 Temmuz 2020’de yeniden ibâdete açıldı.Sıra geldi ecdadın bu mabetlerle ilan ettiği manaları yakalamaya…