Coğrafi Keşifler sonucunda, Avrupa’ya, sömürülen ülkelerden
yüz binlerce insan köle olarak getirilmişti. Birkaç gün önce,
özgürce yaşayan insanlar bir anda eşya gibi alınıp satılmaya
başlanmıştı. Suçları neydi? Savaşa girmek mi, terörist faaliyette
bulunmak mı, korsanlık yapmak mı? Hiçbiri… Büyük devletlerin
sömürgecilik yapmayı planladıkları bir coğrafyada doğmaktı tek
suçları.
Orta Çağın Fransa’sında, kölelerin hakları o kadar kısıtlanmıştı
ki, köle ile evlenenler köle olma cezasına çarptırılıyordu.
Yani, kölelikten çıkışın bütün yolları kapatılıyordu.
Fransa’da 1685 yılında çıkarılmış olan kanuna (Karalar Kanunu)
göre, kaçan köle ya öldürülür ya da kölenin kulağı kesilirdi.
Bu uygulama sadece zenci köleler için geçerliydi.
1767’de çıkarılan bir kanunla da siyahların Fransa’ya girmeleri
yasaklanmıştı. Bu kanuna göre siyahlar adi ve hakir sayılmış,
beyazlarla aynı haklara sahip olmaları uygun görülmemişti. Kaderin
cilvesine bakın ki Fransa’ya girmeleri bile yasak olan zenciler
sayesinde bugün Fransa, spor alanında sayısız başarılar
elde etmiştir.
Kölelerin eşya gibi kullanıldığı İngiltere’de de Kraliçe Elizabeth
(1558-1603) bizzat köle ticareti ile ilgilenmiş ve bu işi teşvik
etmişti. Bir seferinde 47.146 köleyi Afrika’dan gemi ile getirtmişti.
Pek çok bilimsel deney, yine köleler üzerinde denenmişti. Birçok
köle bu deneyler sonucunda ya sakat kalmış ya da ölmüştü.
İslam’da ise kölelik teşvik edilmemiş, o dönemin şartları dolayısıyla
birden değil ama yavaş yavaş kaldırılmıştır ve köle de
olsa herkese insan muâmelesi yapmıştır.
Ma’rur İbnu Süveyd (r.aleyh) anlatıyor: “Ebû Zerr (r.a.)’i gördüm,
üzerinde bir takım (hulle) vardı, kölesi de aynı şekilde bir
takım giyiyordu. Bunun sebebini sordum. Bana şu cevabı verdi:
“Resûlullâh (s.a.v.)’den şöyle söylediğini işitmiştim:
“Onlar sizin kardeşleriniz ve yakın adamlarınızdır. Allâhü
Te‘âlâ Hazretleri onları ellerinizin altına (emaneten) koymuştur.
Kimin kardeşi eli altında ise, yediğinden yedirsin,
giydiğinden giydirsin, yapamayacağı iş buyurmayınız, eğer
buyurursanız onlara yardım edin.” (Buhârî)
(Prof. Dr. Ahmet Akgündüz; Osmanlı’da Harem)