İbn Abbâs (r.a.)’dan bildirdiği Hadîs-i Şerîf’te: «Muharremin onuncu günü olan Aşûre gününde bir yetîmin başını okşayana Allâhü Te’âlâ o yetimin başındaki kıllar kadar cennette derece verir. Aşûre gecesi bir Mü’mine iftar verene, Allâhü Te’âlâ katında bütün Ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’e iftar vermiş ve karınlarını doyurmuş gibi sevâb yazılır» buyuruldu. (Tirmizi)
Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.): “Yâ Resûlallâh (s.a.v.), Allâhü Te’âlâ, aşûre gününü diğer günlerden üstün tutmuş mudur?” dediklerinde: «Evet Allâhü Te’âlâ aşûre gününü diğer günlerden üstün tutmuştur. Allâhü Te’âlâ gökleri aşûre günü yarattı. Dağları, denizleri, kalemi, levhi ve Âdem (a.s.)’ı, aşûre günü yarattı. Âdem (a.s.)’ı aşûre günü cennete soktu. İbrâhîm (a.s.)’ı ateşten aşûre günü kurtardı. Aşûre gününde, oğlunun yerine kesmek için ona büyük bir koç ihsân etti. Allâhü Te’âlâ Fir’avn’ı aşûre günü boğdu. Eyyûb (a.s.)’dan belâyı Aşûre günü kaldırdı. Âdem (a.s.)’ın tevbesini aşûre günü kabûl etti. Dâvud (a.s.)’ın zellesini aşûre günü bağışladı. Îsâ (a.s.) Aşûre Günü dünyaya geldi. Kıyâmet de aşûre günü inecektir» buyuruldu. (Tirmizi)
‘‘Muharrem Ayı’ndan oruç tutanın herbir gününe, otuz gün oruç tutmuş sevabı verilir’’
Riyâd-us-Sâimî’nde Ebû Hüreyre (r.a.) bildirdiği Hadîs-i Şerîf’te: “Aşûra Günü’nde çoluk çocuğunu yiyecek ve giyecekle sevindiren, rahatlandıranın nafakası bütün yıl iyi ve rahat olur’’ buyuruldu. Ya’nî o sene rızkı bol, ni’meti çok olur. Aşûra Günü, [dokuz veya onbirinci günden birini tutmak şartıyla] oruç tutmak, gusl etmek, misvak kullanmak, sürme çekmek, ihsan ve iyilik etmek, tevbe etmek, Kur’ân-ı Kerîm okumak, namaz kılmak ve duâ etmek sünnettir.
Yahûdîlere benzememek için de aşûre gününün birgün öncesinin veyâ birgün sonrasının da oruçlu geçirilmesi gerekir.
(Ragıb Güzel, Üç Aylar, 119-120.s.)