Emirü’l mü’minîn Hz. Osman (r.a.) şehîd edildiği günün gecesinde, rü’yâsında Resûlullâh (s.a.v.)’i gördü. “Ey Osman, yarın bizim yanımızda iftâr edersin” buyurdu. Sabahleyin kölelerini isyancılara karşı durmaktan men etti. Çünkü şehidlik saâdetine kavuşmak istiyordu.
Abdullah bin Riyâh ve Ebû Katâde (r.a.e.) söyle anlatmışlardır: “Biz Hz. Osmân (r.a.)’ın kuşatıldığı sırada yanında idik. Kavga şiddetlenince, Hz. Osman (r.a.)’ın köleleri kılıçlarını ellerine aldılar.
Hz. Osman (r.a) onlara, “Kim kılıcını kınına sokarsa, o azad olsun” dedi. Biz dışarı çıktık. Giderken Hasan bin Ali (r.a) ile karşılaştık. Onunla birlikte Hz. Osman (r.a)’ın yanına geri döndük. Hz. Hasan (r.a), “Ey müminlerin emiri! Senin emrin olmadan ben Müslümanlara kılıç çekmem. Sen hak üzere halifesin. Emret, bu belâyı senin üzerinden def’ edeyim” dedi. Hz. Osman (r.a), Hz. Hasan (r.a)’a: “Ey kardeşimin oğlu, evine git, otur.
Allâhü Teâlâ’nın emri ne ise o olacaktır. Ben kan dökmek istemiyorum. Bu gece rü’yâmda Resûlullâh (s.a.v.)’i gördüm. “Harb edersen nusret bulursun. Eğer harb etmezsen şehîd olup, yarın gece yanımda iftâr edersin” buyurdu. “Ben Resûlullâh (s.a.v.) ile iftar etmek istiyorum” dedi.
Bu durum muhabbet makamında dertlere ve belâlara teslim olmak alâmetidir. Nitekim Hz. İbrahim (a.s.)’ı mancınığa koyup, ateşe attıkları sırada, Cebrâil (a.s.) gelip, “Bir arzun var mıdır?” diye sorduğunda, var ama sana değil “Hasbiyallah ve ni’mel vekîl” yani, “Bana Allâhım yetişir. O iyi vekîl, yardımcıdır” buyurmuştur. Hz. Osmân (r.a)’ın şehid edildiği gün, Cühcân bin Sa’îd Gıfârî, Resûlullâh (s.a.v)’den yadigâr kalan bir asayı, Hz. Osmân (r.a.)’ın elinden kapıp, dizine koyarak kırmak istedi. Görenler, yapma diye bağrıştılar. O kimsenin dizinde eklem kısmında bir hastalık meydana geldi. Bir sene geçmeden o hastalıktan öldü.(Mevlânâ Abdurrahman Câmî, Şevâhid-ün Nübüvve, s.301)