Resûlullâh (s.a.v.) Suffe Ehli’nin yetişmesine çalıştığı
gibi, diğer Sahâbîlerinin de islâm Dîni’nin hususiyetlerini
öğrenmeleri için gayret sarf ediyor, onların her türlü sorunu
ile alâkalanıyor, herkesin kapasite ve mizacına göre hangi
sa-hada faydalı olacaksa, Tcâb eden emeği veriyorlardı.
Kimleri nasıl ve ne şekilde yetiştirmesi icabediyorsa, herkesi
kaabili-yetine göre yetiştiriyordu.
Sahabilerin her sahada yetişmeleri için, en büyük
med-rese Mescid-i Nebevî idi. Bütün büyük ve küçük
Sahâbîler; burada toplanıp namaz kılarlar, Resul-i Ekrem
(s.a.v.)’in hut-be, vaaz, nasîhat ve sohbetleriyle feyizlenerek,
maddî ve manevî âlemleri aydınlanırdı.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kadınların arzusu üzerine,
ayrıca onlara da dinî hükümleri öğretiyor, sorularına cevâb
vererek, müşkillerini çözüyordu.
Resûlullâh (s.a.v.), vaaz ve nasîhati, Sahâbîleri daha iyi
hazmetsinler ve kendilerine bir bıkkınlık hâli gelip de dikkatsiz
davranmasınlar diye, zaman ve zemine göre ayarlarlardı.
Mühim bir söz söyledikleri zaman, iyi anlaşılması ve
herkesin güzelce kavraması için, üç defa tekrarlarlardı.
Sahabilere sorular sorar, latîfelerde bulunur, onların
verdiği cevâblara göre onları taltif ederdi. Bu suretle öğreten
ve öğrenen arasındaki bağı kuvvetlendirir, dikkatlerin iyice
toplanmasını temin ederdi. Henüz kendisine vahiy
gelmemiş bir hususta gelen soruya, ya bilmediğini söyler
veya vahiy gelinceye kadar sükût buyurarak, bir şey
söylemezlerdi. Âyet ve Hadîsler’de kasdedilen mânâları
anlayamadıklarını söyleyenlere, o hususu tarif eder, îzâhât
verirlerdi. Bazen de Sahâbîlere konuşma yaptırır, kendisi de
dinleyip îzâhını yaparlardı. Peygamberimiz (s.a.v.),
Sahâbîlerine teblîğ bu-yurdukları hükümlerin tatbîk
edilmesini de bizzat takib eder, dâvaları karara bağlarlardı.
Not: Nebi (s.a.v.)’in yüce ahlâkı serisinin bir sonraki yazısı 19
Mayıs’tadır.
(K.Nİşâncızâde, Seydîşehrî, A. Cevdet Paşa, islâm Tarihi, 42. s.)