Allâh Resûlü (s.a.v.)’in sözlerini anlamak için Ashâb (r.a.e.)’in sözlerine mürâcaat etmek zorunludur. Çünkü Onlar, Allâh Resûlü  (s.a.v.)’in söz söylerken maksat ve murâdının ne olduğunu en iyi bilen insanlardır. Ashâbın rey ve görüşleri bizim rey ve görüşlerimizden çok üstündür. Onlar Kur’ân’ın ve hatta tek tek âyetlerin inişine şâhid olmuş, iniş sebeplerini öğrenmiş, bunların işaret ettikleri eşya ve olayları görmüş, Allâh Resûlü (s.a.v.)’in konuşmasını kendi ağzından dinlemiş, onun ne demek istediğini, murat ve maksadının ne olduğunu söz ve hal dilinin ifade ettiklerinden anlamış, ortam ve karînelerin gösterdiği incelikleri kavramışlardır. Bunlar fıkıhta/dini anlamada en anlayışlı, ilimde en ileri, samimiyet ve ihlasta en temiz kalpli, tekellüf, sun’îlik ve gösterişten en uzak, fıtrat ve yaratılışta en mükemmel, idrakte en kusûrsuz, zihin yapısında en saf ve katıksız olan nesildir. Bunların ilim, kast ve reylerinin Kur’ân’a ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sözlerine yakınlığı kendilerinin Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sohbetine yakınlığı gibidir.

Rey konusunda onlarla daha sonra gelenler arasındaki üstünlük farkı da, aralarındaki mertebe ve derece farkı gibidir. Bu sebeple, onlardan sonra gelenler rey ve görüşte onların seviyesine çıkamazlar. Nasıl çıkabilirler ki, onlardan bazıları bir şey konusunda rey ve görüşünü söyler, akabinde Kur’ân iner ve onun doğruluğunu tasdik ederdi. Bundan dolayı, Allâh Resûlü (s.a.v.)’in sözlerini anlamak için Ashâb (r.a.e.)’in sözlerine ve uygulamalarına mürâcaat etmek lâzımdır.

(Eşref Ali Et-Tehânevî, Hadislerle Hanefi Fıkhı, c.15, s.299-300)