Başörtüsü Kur’ân’ın emri ile sabittir. Vücûdun kısımla-
rını (kadınlar hakkında) tepeden topuğa kadar bol ve kalın
bir elbise ile örtmek nasıl farz ise aynı şekilde başı da, ku-
lakları, saçları, boynu ve gerdanı kapatacak biçimde ört-
mek farzdır. Hz. Âişe (r.anhâ) Validemiz, Safîyye (r.anhâ)
Vâlidemiz’in evine geldi ve orada hayız gördükleri (bulûğa
erdikleri) hâlde başörtüsüz namaz kılan kızlar gördü. Bu-
nun üzerine Hz. Âişe (r.anhâ) Validemiz şöyle dedi:
‘Onlardan hiçbir kız ve câriye başörtüsü takınmaksızın
böyle namaz kılmasın!.
ibn-i Abbâs (r.a.) anlatıyor: “Ümmü Seleme (r.anhâ)
Validemiz, evinde iken de cilbâbesini (başörtüsünü) fazîlet
ümidiyle üzerinden hiç çıkarmazdı.”
Medîne-i Münevvere’nin bir mahallesinde bulunan Benî
Kaynuka’ Yahûdîlerine Peygamber (s.a.v.)’in savaş açma-
sının sebebi, bir Müslime kadının başörtüsüne saldırma-
larıdır. Şöyle ki: Arab Müslümânlarından bir kadın; satılık
malları ile Benî Kaynuka’ çarşısına gelip onları satmış ve
orada bulunan bir kuyumcunun yanına gidip oturmuştu.
Yahûdîler, ona yüzünü açtırmak istiyorlardı, fakat kadın
kaçınmıştı. Derken kuyumcu, kadının elbisesinin ucunu
kasıtlı olarak arkasına düğümledi ve kadın işini bitirip de
kalkınca avreti (yüzü, saçları) açıldı. Bunun üzerine kadın
feryâd etti ve Müslümanlardan birer kişi, kuyumcunun üze-
rine atılıp onu öldürdü, yahûdîler de şiddetli saldırıya geçip o
Müslümânı şehîd ettiler.
Böylece Müslümanlar gazâblandı ve bu yüzden
Müslümanlar ile Benî Kaynuka yahûdîleri arasına fesâd
düşmüş oldu. Onların bu ihanet ve ittifakı bozmalarından
haberdâr olan Resûlullâh (s.a.v.) derhâl o yahûdîleri kuşattı
ve bu muhasara onbeş gün devam etti. Sonra bir daha geri
dönmemek üzere onları Medîne’den sürüldüler.
(İbn-i Hişâm (r.h.), Siretünnebebeviyye, 3.cc.66.s)