Ebû’l-Hasan el-Bekrî şöyle anlat ır: Kureyş kavmi Müslümanlara
karşı düşmanlıklarını gün geçtikçe artırıyordu. Gece gündüz hased
ve gıybet ateşiyle yanıyorlard ı. Kim gelip Allah Resulü (s.a.v.)’e
îmân etse kâfirlerin yüreğine ateş düşü-yordu. Gelip gidenleri
Resûlullâh (s.a.v.) ile görüşmekten men etmekten başka çâreleri
kalmadı.
Her gördüklerinde Allah Resulü (s.a.v.) birkaç sahabesiy-le
birlikte sohbet ediyor, yoksul kişilerle oturuyordu. O yoksul diye
kötülediklerinin birisi Hz. Ammar b. Yâsir, diğeri Hz. Bilâl-i Habeşî
ve bir diğeri de Hz. Suheyb-i Rûmî (r.a.e.) idi. Bu ve bunlar gibi
sahabeler Resûlullâh (s.a.v.)’in sevgisiyle dopdolu olmuşlardı.
Resûlullâh (s.a.v.)’in eşiğinde oturuyorlardı. O’nun mübarek
cemâlinin nuru bunlara kuvvet olmuştu. Bu toplulu-ğa Suffa Ashâb-ı
denilmişti. Devaml ı Peygamberimiz (s.a.v.) ile beraber yürürlerdi.
Mal, mülk ve evlâdı terk etmişlerdi, iş ve güç ile uğraşmazlardı.
Al ışverişi terk etmişlerdi. Her şeyleri Allah Resulü (s.a.v.) olmuştu.
Râvîlerin bildirdiğine göre, bu yüce zâtlar Allah Resulü (s.a.v.)’in
en itibarlı Ashâbındandı. Kendileri istek ve arzularıy-la fakirliği tercîh
etmişlerdi. Yamalı elbiseler giyerek insanlar arasında hakîr
yürürlerdi. El ve dillerini dünyadan çekmişlerdi. Şerîatın emrini
yerine getirirlerdi. Dînlerinin yoluna gidip dünya-yı unuttular. Tarîkat
kuşağını kuşandılar. Nefislerine uymaktan geçtiler. Hevâ ve
heveslerini terk ettiler. Kendileri için yaşamayı bıraktılar. Allah
Resulü (s.a.v.)’in sevgisini gönüllerinde yerleş-tirdiler. Tarikat
amellerini yaptılar. Hakîkat menziline ulaşt ılar. Not:Ashâb-ı
Kirâm’ın yüce ahlâkı serisinin bir sonraki yazısı 8 Temmuz’dadır.
(Mustafa Darir(r.h.), Siyer-i Nebi(s.a.v.), 1.e, 710.S.)
Resûlullâh (s.a.v.)’in Duası: “Allah’ım, beni miskin ola
rak yaşat, miskin olarak ruhumu kabzet, kıyamet günü de
miskinler zümresiyle birlikte hasret.” Hz. Aişe (r.anhâ) atı-
larak sordu: “Niçin ey Allah’ ın Resulü?” “Çünkü” dedi, “Onlar
cennete, zenginlerden kırk bahar önce girecekler. Ey Aişe!
Fakirleri sev ve onları (meclisine) yaklaştır, ta ki Kıyamet
günü Allah da sana yaklaşsın.” (Tirmîzî, Zühd, 2353)