Selefi sâlihin Ashab-ı Kirâm (r.a.e.)’ı övgü ile anmış ve onlara tâbi olmak gerektiğini bildirmiştir.
Saîd b. Cübeyr (r.a.) şöyle demiştir: “Ehl-i Bedir’in bilmediği bir şey, din değildir.”
Hasan el-Basrî (r.a.), Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ashabını anmış ve şöyle demiştir: “Onlar, bu ümmetin kalbler bakımından en iyileri, ilim bakımından en derinleri, tekellüf bakımından en azları idiler. Onlar, Allah Teâlâ’nın, Rasûl’ünün sohbeti için seçmiş olduğu seçkin kimselerdir. Dolayısıyla onların ahlakıyla ahlâklanmaya ve gidişatına uymaya çalışın. Çünkü onlar —Kâ’be’nin Rabbine yemin ederim ki— dosdoğru yol üzere idiler.”
İbrahim ise: “Sahabeden gizli kalan hiçbir şey, sizde bulunan bir meziyet sebebiyle sizin elde etmeniz için saklanmış değildir” demiştir.
Huzeyfe (r.a.)’den şöyle dediği rivâyet olunur: “Ey kurrâ topluluğu, Allah’tan sakının ve sizden öncekilerin yoluna girin. Ömrüme yemin ederim ki, eğer siz onların yoluna uyarsanız, çok iyi yol alırsınız. Eğer sağa ya da sola yalpa yaparak onların yolunu terk ederseniz, apaçık bir sapıklığa düşersiniz.”
İbn Mesûd (r.a.)’dan ise şöyle dediği nakledilmiştir: “Sizden biri eğer uyacaksa, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ashabına uysun. Çünkü onlar, bu ümmetin kalbler bakımından en iyileri, ilim bakımından en derinleri, tekellüf bakımından en azları, hidâyet bakımından en doğruları, hal bakımından en güzelleri idiler. Onlar, Allah Teâlâ’nın, Rasûlü (s.a.v.)’in sohbeti ve dinini ikamesi için seçmiş olduğu seçkin kimseler idiler. Dolayısıyla onların faziletlerini takdir ediniz ve izlerinden gidiniz. Çünkü onlar dosdoğru bir hidâyet üzere idiler.”
Hz. Ali (r.a.) ise: “Sakın insanlara uymayın!” demiş sonra da: “Eğer mutlaka birilerine uyacaksanız, dirilere değil, ölülere uyun” diye sözünü tamamlamıştır.
(Şatıbi, el-Muvafakat, c. 4, s. 75-77)