Hz. Âişe (r.ânhâ) anlatıyor: “Adamın biri, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e gelerek: “Yâ Resûlallah, seni canımdan da, çocuğumdan da daha çok seviyorum. Evde iken seni hatırlayınca daha evde duramıyor, gelip sana bakıyorum. Ama, ahiret hayatı aklıma geldiğinde senin cennete gireceğini, peygamberlerle olacağını düşünüyor; cennete girsem dahi seni göremeyeceğim diye üzülüyorum.” dedi. Efendimiz (s.a.v.) sustu ve karşılık vermedi. Az sonra, Hz. Cibril (a.s.) şu Âyeti getirdi: “Kim Allâh’a ve Resûlüne itaat ederse, işte onlar, Allâh’ın nimetlerine mazhar ettiği nebîler, sıddîkler, şehitler, salih kişilerle beraber olacaklardır. Bunlar ne güzel arkadaşlar!” (Nisa s., ayet: 69)
Enes (r.a.) anlatıyor: “Bir adam, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e: “Yâ Resûlullah, kıyâmet ne zaman kopacak?” diye sordu. Allâh Resûlü (s.a.v.), “O gün için ne hazırladın?” dedi. Adam, “Benim Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’in sevgisinden başka hiçbir sermayem yoktur.” deyince Efendimiz (s.a.v.): “Öyleyse, sevdiklerinle beraber olacaksın.” buyurdu.”
Hz. Enes (r.a.) der ki: “Resûlullah (s.a.v.)’in: “Sen sevdiklerinle beraber olacaksın.” sözüyle sevindiğimiz kadar hiçbir şeyle sevinmemiştik. Ben de, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’le Ebû Bekir ve Ömer (r.a.e.)’i severim. Onları sevdiğim için, ahirette kendileriyle birlikte olacağımı ümit ediyorum.”
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: “Hz. Ebû Bekir (r.a.)’in babası Ebû Kuhâfe (r.a.) biat etmek üzere elini uzatınca, Ebû Bekir (r.a.) ağlamaya başladı. Allâh Resûlü (s.a.v): “Ey Ebû Bekir, niçin ağlıyorsun?” diye sordu. Hz. Ebû Bekir (r.a.): “Yâ Resûlullah! Sana uzanan bu el, babamın eli değil de, amcan Ebû Tâlib’in eli olsaydı ve bu vesile ile Allâh seni sevindirseydi, daha çok memnun olurdum!” diye karşılık verdi.”
(M. Yusuf Kandehlevî, Hayatu’s-Sahabe, c.2, s.91-95)