Sahâbe (r.a.)’e sevgi beslemek sünnet ehlinin (ehl-i sünnet ve’l cemaatin) şiarıdır. Çünkü onlar Resûlullâh (s.a.v.)’in yaranları (dostları) idi, ona destek oldular, yardımda bulundular, canlarını mallarını onun emrine sundular. Şu halde onları sevmek Allâh Resûlü (s.a.v.)’i sevmektir. Onları sevmek Peygamber (s.a.v.)’i sevmenin alâmetidir. Onlara kin tutmak Peygamber (s.a.v.)’e kin beslemektir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.v.): Onlar olmasaydı bu dînin hiç bir esası bize ulaşmazdı, farzları farz, sünnetleri sünnet olarak bilmezdik. Onlara kusur bulan, onlara söven dinden çıkar, müslümân camianın dışında kalır. Çünkü kusur bulmak, onların kötü olduklarına itikaddan, onlar hakkında gizlenen bir kinden, Allâh ta‘âlânın Kur’an-ı kerîmde onları övmesini, Resûlullâh (s.a.v.)’in onların faziletini ve onlan sevdiğini ifade eden hadîslerini inkâr etmekten neş’et eder. Ashab-ı kirâm (r.a.) Peygamber (s.a.v.)’in yardımcılarıdır. Şeriatın nâkilleridir. Nakledeni horlamak, nakledileni horlamak olduğu, nifak, zındıklık ve dinsizlikten uzak olan, düşünebilen herkes için zahirdir, idrak edeceği bir gerçektir.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdu:
“Allâh (c.c.) beni ihtiyar buyurdu (seçti) ve benim için de ashab(ımı) seçti. Onlardan kimini benim için vezir, kimini yardımcı, kimini de hısım yaptı. Her kim onlara söver ise Allâh’ın ve bütün meleklerin, insanların la‘neti onun üzerine olsun. Allâh (c.c.) Kıyâmet gününde ondan ne bir farz ne de nafile (ibâdet) kabûl eder”
Enes b. Mâlik (r.a.)’den, şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
Ashab (r.a.)’den bir takımları Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’e:
– Yâ Resûlallâh (s.a.v.), biz sebb ü şetme (hakarete, sövmeğe) mâruz kalıyoruz diye şekvada bulundular. Peygamberimiz (s.a.v.):
“Her kim ashabıma söverse Allâh (c.c.) ve bütün meleklerin ve insanların la‘neti onun üzerine olsun.” buyurdu.
(İmâm Zehebî (rh.a.), Büyük Günâhlar, 212-214.s)