Şiilerin ve (Muaviye’yi sevmem de sövmem de diyen bazı densizlerin) Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.) hakkında ileri ve geri konuşmaları, Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Muaviye (r.a.)’in arasındaki muhalefeti vesile edinerek, Hz. Muaviye (r.a.)’i tenkid edip saldırmaları asla doğru ve caiz bir davranış değildir. Bir ehli sünnet müslüman asla bu münakaşaya girmez. Nitekim İmam eş-Şafii (r.a.) bu konuda şöyle diyor: “Allâhü Teâlâ ellerimizi o kanlara bulaştırmadığı gibi, biz de dilimizi karıştırmayalım. “Resulullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Ashâbım hakkında Allâh’tan korkunuz, onları hedef almayınız. Onları seven beni sevdiğinden dolayı sever, onlara buğzeden, bana buğzettiğinden buğzeder. Onlara eziyet eden bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden, Allâh’a eziyet etmiş olur. Allâh’a eziyet edeni de, Allâh cezalandırır.”
Ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’i üzen olaylardan biri de kuşkusuz Hz. Hüseyin (r.a.)’in ve ailesinin şehadetidir. Kerbelâ’da Resulü Ekrem (s.a.v.)’in torununa ve çevresine saldıracak derecede çıldıranlara, Emevi hanedanı bile olaylara sahip çıkmamıştır. Nihayet Yezid’e biat etmek istemeyen diğer müminlerle birlikte yola çıkan Hz. Hüseyin (r.a.) ve yakınları tamamen şehid edilmiştir.
Hanbeli fakihlerinden büyük mutasavvıf ve evliyalanın sertâcı Gavsı Geylani Esseyyid Abdülkadir (k.s.) şöyle buyurmuştur: Ehli sünnet itikadında, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in ümmeti, bütün ümmetlerin en hayırlısıdır. Bu ümmetin en hayırlıları, onu görerek iman edenler, onu tasdik ederek ona biat edenler, ona tabi olup önünde savaşanlar, mallarını ve canlarını feda edenler, onu aziz bilip ve ona yardımda bulunanlardır.
(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, 163)