Peygamberimiz’in (s.a.v) muhterem hanımlarından Medîne’de bulunan Yahûdîlerin Benî Kureyzâ kabîlesindendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 626 senesinde Benî Kureyzâ Yahûdîlerinin üzerine yürüdü. Benî Kureyzâ Yahûdîlerinin bulunduğu kale, Müslümanların eline geçti. İçinde bulunan Yahûdîler malları, mülkleri, çocukları ve kadınları ile birlikte ganîmet olarak alındılar. Benî Kureyzâ’dan alınan savaş ganîmetleri ve esirleri Müslümanlar arasında İslâm dînine uygun bir şekilde taksim edildi. Reyhâne (r.anha) da savaş esirleri arasında bulunuyordu. Ganîmetler taksim edilip, sıra esirlere gelmişti. Reyhâne (r.anha) da Peygamberimiz (s.a.v.)’in hissesine düşmüştü. O zaman Yahûdîlik dînine inanan Reyhâne (r.anha)’yı dilerse Müslüman olmak husûsunda serbest bırakmışlardı. O da; “Ben kendi dînimde kalmak istiyorum.” diye Peygamberimize (s.a.v.) arz etmişti. Peygamberimiz, bu hareket ve davranışıyla, İslâm dînine girmek için zorlamak yoktur, hükmünü bizzât kendileri tatbik etmişlerdir. Efendimiz (s.a.v.), daha sonra Reyhâne (r.anha)’ya şöyle buyurdular: “Sen Allâhu Teâlâ’nın ve O’nun Resûlü’nün yolunu tutmak ister misin? Ben böyle uygun görüyorum.” Reyhâne (r.anha) da: “Evet.” deyince Efendimiz (s.a.v.) bu davranışından sonra onu âzâd ettiler. Mehirlerini vererek, nikâhına aldılar. Ayrı bir ev açarak hanımları arasına koydular. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ilk hanımı Hazret-i Hatice’dir. Diğer evlenmelerinin hepsini Hazret-i Aişe’yi nikâhladıktan sonra yaptı. Bunların hepsi dînî, siyâsî veya merhamet ve ihsân ederek yapılan evlenmelerdir. Nitekim Reyhâne (r.anha) ile olan evlenme de böyledir. Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: “Bütün zevcelerimle evliliklerim ve kızlarımı evlendirmem, hepsi Cebrâil’in (a.s.) Allâhu Teâlâdan getirdiği izinle olmuştur.” Reyhâne (r.anha); sâkin, temiz karaktere sâhip, yumuşak huylu bir hanımefendiydi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den önce vefât ettiği için naklettiği hadîs-i şerîf yoktur.
(Ömer Faruk Hilmi, Ehl-i Beyt’in Fazileti, Misvak Neşriyat, s.112-114)