Resûlullâh (S.A.V.) Efendimiz’in, şöyle buyurdukları, rivâyet edilmiştir:
“Çok sürmez, karnı tok, koltuğuna kurulmuş bir adama, Hadîslerim’den bir Hadîs söylenirde, o, “Bizim aramızda Yüce Allâh’ın Kitâbı var. Size Kitâbullâh yeter. O’ndan helâl bulduğunuz şeyi, helâl olarak kabul ediniz; O’nda harâm bulduğunuz şeyi de, harâm olarak kabul ediniz. Biz de O’ndan helâl bulduğumuz şeyi helâl sayarız; harâm bulduğumuz şeyi harâm sayarız.” der.
Sakın! Herhangi biriniz, koltuğuna kurulmuş olduğu hâlde kendisine erişen Hadîslerim’den bir şey yapılmasını emr veyâ ondan nehyettiğim bir emrim hakkında, “Ben bunu bilmiyorum, tanımıyorum; biz bunu bilmiyoruz, biz ancak Kitâbullâh’ta bulduğumuz şeye uyarız; biz bunu Kitâbullâh’ta bulamadık, işte Kitâbullâh yok onda bu. Biz Kitâbullâh’ta bulduğumuza göre amel ederiz; aksi takdirde hayır!” der tutumda bulmayayım!”
İyi biliniz ki Resûlullâh’ın harâm kıldığı şey, Allâh’ın harâm kıldığı şey gibidir. Ben ne helâlı, harâm; ne de harâmı helâl kılarım.
Sizden koltuğuna oturmuş biriniz, Allâh’ın, Kur’ândakiler’den başka bir şeyi harâm kılmadığını mı sanıyor.
Şunu iyi biliniz ki vallâhi ben de hem öğüt verdim, hem de bazı şeyleri emr ve bazı şeylerden de nehyettim ki benim emr ve nehyettiğim şeyler, belki Kur’an’daki kadardır, ya da daha çoktur.
Şübhe yok ki Yüce Allâh, ehl-i Kitâb’ın evlerine izinsiz olarak girmenizi, kadınlarını dövmenizi, üzerlerine salınan vergiyi ödedikleri hâlde, meyvalarını yemenizi size helâl kılmamıştır!”
Resûlullâh (S.A.V.) Efendimiz Hazretleri’nin, Vedâ’ Haccı’nda yüz binden fazla Müslümân’a (Ashâb-ı Kirâm (R.A.)’e) hitâben îrâd buyurdukları hutbelerinde, şöyle buyurmuşlardır:
“Ben size öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız, hiçbir zaman delâlete düşmez, doğru yoldan sapmazsınız: O, Allâh’ın Kitâb’ı ve Resûlü’nün Sünneti’dir.”
(Mustafa Âsım Köksal (Rh.A.)
İslâm’da İki Ana Kaynak Kitâb ve Sünnet, S. 226-228)