Günümüzde bazı kimseler “Ehl-i kitap ile âmentüde (îman esaslarında) ittifakımız vardır.” diyerek Müslümanların aklını çelmektedir. Buna, yalanda birleşmesi mümkün olmayan onlarca sahabenin tevatür hâlinde bildirdikleri Cibril Hadis-i Şerif’inde çok açık cevap vardır.
Cebrâil (a.s.) çok güzel bir zât olan Dıhyetü’l Kelbî (r.a.) sûretinde Nebi (s.a.v.)’in karşısına geçip oturdu. “Yâ Resûlullah (s.a.v.), İslâm nedir?” diye sordu. Resûlullah (s.a.v.): “Allah ve Resûlü’ne imân etmek, namaz kılmak, zekât vermek, oruç tutmak ve güç yetirebiliyorsan haccetmektir.” diyerek tarif etti. Cebrail (a.s.) “Doğru söyledin.” dedi ve imânın ne olduğunu sordu. Resûlullah (s.a.v.) öncelikle “Âmentü billahi” buyurdu, yani Allah (c.c.)’a imân etmek… Şimdi bu âmentüde ittifakımız vardır aldatmacası buradan başlamaktadır. Biz müslümanlar olarak, Cenâb-ı Hakk’ın Kur’an’ın tamamında, Âyet’el Kürsî’de ve İhlâs Sûresi’nde tarif ettiği Allah (c.c.)’ya inanırız. Cenâb-ı Hakk İhlâs Sûresi’nde “Bismillâhirrahmânirrahîm/ De ki:
“O, Allah’tır, bir tektir.”/ “Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)”/ “O’ndan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir).”/ “Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” buyurmaktadır.
Peki hıristiyanlar hangi Allah’a imân ediyor? Onların inancı teslis (yani üçleme) üzerinedir: Allah, Allah’ın oğlu ve Ruh’ül Kudüs. Bilindiği üzere hristiyan papazları İznik’te toplandı ve o zamanlar üç yüz altmış çeşit olan incili orada kendi koydukları kurallara göre dörde kadar düşürdüler. Hz. İsa (a.s.) içi “canlı tanrı” ifadesini kullanıyorlar. Bu mantığa göre tanrının ölüsü de oluyor herhalde. Hâlbuki Allah (c.c.) doğmamıştır, diridir ve bâkîdir. Cenâb-ı Hakk kendisinden başka her şeyin fâni olacağını Kitab-ı Kerim’inde bizlere bildirmektedir.
Allah (c.c.)’tan başka bekâ sıfatının sahibi hiçbir varlık yoktur. Her şeyi onun şerefine yarattığı Habib-i Kibriya (s.a.v.) için dahî “Habîbim sende öleceksin onlarda ölecek.” (Zümer s.30) buyurmuştur. Cenâb-ı Hakk’ın kâidesi budur. Yani birisi öldü mü o zaten rablık vasfı ile ilişkilendirilemez. Ayrıca ilah üç tane ise kâinatın sevk ve idaresini nasıl yapıyorlar?
Aralarında paylaşmış mı oluyorlar? (hâşâ)
Aslında bir Müslümanın bu aldatmacalarla uğraşacak vakti yoktur. Ancak İslâm düşmanları her gün bir yerlerden saldırarak Müslümanların itikâdını bozmaya uğraştıkları için cevap verme gereği hâsıl olmaktadır. Biz müslümanların ehl-i kitapla değil âmentüde, hiçbir şeyde ittifakımız yoktur. Bunların öncelikle Cenâb-ı Hakk’ın ve Resûullah (s.a.v.)’in tarif ettiği, inan dediği şekilde Allah’a inanması gerekmektedir, ki onlar tamamen farklı bir inanç içindedirler. “Ve melâiketihi”, meleklerine inanacak; onları kız, erkek vs. olarak tasnif etmeyecek.
“Ve kütübihi”, kitaplarına inanacak. Biz tahrif edilmemiş Tevrat’ın, İncil’in, Zebur’un; Âdem (a.s.)’a, İbrahim (a.s.)’a, İdris (a.s.)’a ve diğer bazı peygamberlere indirilen suhufların Allah (c.c.)’tan geldiğini ve Allah (c.c.) kitabı olduğunu tasdik ederiz. Peki bu Amentü’de ittifakımız olduğu iddia edilen kişiler Kur’an-ı Kerim’in hak kitap olduğunu kabul ediyor mu? Etmiyorlar.
“Ve Rusulihi”, peygamberlerine inanacak. Biz Hz. Îsa (a.s.)’ın da, Hz. Mûsâ (a.s.)’ın da, Hz. İbrahim (a.s.)’ın da, ta Hz. Âdem (a.s.)’a kadar tüm peygamberlerin hak olduğuna inanıp, itikat edip, ikrar ederiz. Peki bu Âmentü’de ittifakımız olduğu iddia edilen kişiler Nebî (s.a.v.)’in hak peygamber olduğunu kabul ediyor mu? Etmiyorlar. Kabul etse zaten Müslüman olur.
Bu durumda ehl-i kitapla bizim Amentü’nün neresinde ittifakımız var? Bizim hiçbir şeyde ehl-i kitapla ittifak etme imkân ve şansımız yoktur.
(Muhterem Ömer Muhammed Öztürk’ün sohbetlerinden derlenmiştir.)