Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri de şudur: Biz gönül huzuru ve rahatlığı içinde, Şeriatın çok üstün saydığı âmelleri, daha az fazîletli kabul ettiği âmellerden önce yapacağız. Çünkü en çok ecir ve sevâb kazanma yolu, Şeriatı getirenin yolunda ve izinde yürümektir. Meselâ nafile namaza hiçbir şeyi tercih etmemelisin. Meğer ki Şeriatı getirenin öncelik verdiği bir iş olsun. Zamanımızda birçok insanlar bu ahde uymamakta ve bunu bozmaktadırlar. Cemaati çok olan bir mescidde bir ilim talebesini oturur görmüştüm. İçerdeki kalabalığın çoğunluğu ikindi namazına kalktıkları halde o kişi namaza kalkmayıp mantık kitabını okumaya başladı. İşte bu kişinin davranışı, kalbinin bütünü ile körleştiğinden ileri gelmektedir. Şeriatın getiricisi Efendimiz (s.a.v.) her ibâdete bir vakit belirtmiştir ki, bu süre içinde o ibâdet öncelikle yapılsın. Daha fazîletli ibâdetlere öncelik tanınsın. Meselâ, ikindi namazının sünnetinin yerine farz namazlar daha üstündür diye ikindinin farzını iki defa kılamayız.
Şu cihet unutulmamalı ki, şeriatı bizlere getiren Zat, vaaz etmiş olduğu bu Şeriatı rastgele bir zihniyetle veya bilmeyerek bir zühûl eseri olarak getirmemiştir. Zira koymuş olduğu mevzuattan, daha fazîletli fiillerin olduğunu bildiği halde, daha fazîletli olanın yapılmasından önce, o vakitler için lüzumlu olan şeyin yapılmasını istiyordu. Tıpkı, efdâl ibâdetlerin muayyen (belli) vakitlerinde yapılmalarının arzu edildiği gibi.
Ey kardeşim! Sana sünnet olarak, gösterilen namazları vaktinde ve fazlaca kıl. İlimle uğraşmayı bu vakitlerden sonraya al. Eğer benden bir öğüt dinlemek istiyorsan, boş lâkırdılarla geçirmek istediğin her meclisi ilim meclisine çevir; artık mânâsız konuşmaları bırak. Zira imânlı bir kul hayır işlemekten hiçbir vakit usanmaz ve doymaz.(İmâm Şaranî, Büyük Ahidler, s.97-99)