Abdülaziz b. Ebî Revâd (r.ah.) der ki: “Benim ulaştığım salih kişiler, hayırlı amelleri işlemek için büyük bir gayret gösterirlerdi. Ameli işledikten sonra da, amelin kabul edilip edilmediğini düşünerek korkarlardı!” “O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratmıştır âyet-i kerimesini Fudayl b. lyâz (r.a.) şöyle açıklar: “Yani kimin daha ihlâslı ve kimin dosdoğru yaptığını sınamak için…” Bunun nasıl olacağını kendisine soranlara şöyle der: “Bir amelde ihlâs bulunur fakat amel ilme göre doğru olmaz ise kabul edilmez.” Et-Tiyâhî şöyle der: “Şu dört şeyin bir amelde bulunması gerekir: Yüce Allah’ı tanımak/marifetullah, hakkı tanımak, ihlâs sahibi olmak ve ameli sünnet üzere işlemek. Bunlar olmadan yapılan hiçbir amel fayda vermez.” Ebû Ubeyde b. Ukbe (r.ah.) şöyle der: “Amellerini mükemmel yapma sevincini yaşamak isteyen kişi niyetini güzelleştirsin; çünkü Allâhu Teâla, niyetini güzelleştiren kişiye, ağzına koyduğu lokma için bile sevap verir!” Niyetin en güzel açıklamasını, Hz. Resûlullah (s.a.v.) yapmıştır; kendisine ihsânın ne olduğu sorulduğunda şöyle buyurmuştur: “İhsan; Allâhu Teâla’yı görüyormuş gibi O’na kulluk etmendir!” Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) tarif ettiği bu makam, ariflerin bulunduğu müşahede makamı ve yakîn sahiplerinin marifetlerini gösteren bir izahtır. Onlar ihlâslı kullar için en fazla ihlâsa sahip olanlardır. Abdullah b. Mübarek (r.a.) şöyle der: “Nice küçük ameller vardır ki niyet onları büyütür; yine nice büyük ameller vardır ki niyet onları küçültür!” El-Antakî şöyle der: “Allâhu Teâla’ya ibâdet kalpten yapıldığı zaman âzâlar istirahat eder.”
(Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerı̇n Azığı, c.4, s. 85-88)