Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “(İşlerinizde) orta yolu tutun; dosdoğru olun! Bilin ki, hiçbiriniz ameli sayesinde kurtuluşa eremez.” Ashab; “Sen de mi kurtulamazsın, ey Allah (c.c.)’nun elçisi!” dediler.
“(Evet) ben de kurtulamam. Ancak Allah (c.c.) rahmet ve keremi ile beni bağışlayacak olursa o başka.” (Buhari)
Ne yapın yapın siz sözün doğrusunu söyleyin. İşin doğrusunu işleyin. Dünya işlerinizi görmenize de zaman ayırın. Sabahleyin işinize çıkın. Gece olunca evinize gelin. Gece vaktinde de biraz çalışmanız uygundur. İşinizi gücünüzü terkedip devamlı ibadet etmeniz uygun değildir. Elinizden geldiğince ibadete devam edin. İşinizle de meşgul olun. Kesinlikle doğru sözlü olun ve doğru işler işleyin.
İsrâiloğulları zamanında bir kişi yetmiş yıl ibadet etti. Ne üşendi ne de bıktı. Allah Teâlâ o zamanın peygamberine şöyle vahyetti: “Filan kişiye git. Ömrünü benim kulluğumda harcadı. Devamlı ibadet etti. Onu şimdi cennetime koyuyorum. Ancak ibadetiyle değil, kendi fazlımla.” dedi.
Zâhid haberi duyunca:
“Ya yetmiş yıllık ibadetim nereye gitti?” dedi.
Daha henüz sözünü tamamlamadan Allah (c.c.) kendisine bir diş ağrısı musallat etti. Zâhid feryat etmeye başladı. Allah Teâlâ o peygambere yine vahyetti:
“Gît o zahide söyle. Yetmiş yıllık ibadetini verip o diş ağrısından kurtulmaya razı olsun.” dedi. O peygamber geldi ve zâhide:“O ibadetini verip, diş ağrısından kurtulmaya râzı mısın?” dedi. Bunun üzerine zâhid:
“Râzıyım.” dedi.
Allah Teâlâ zâhidin diş ağrısını giderdi ve peygamberi tekrar göndererek şöyle demesini istedi:
“Yalnız bir diş ağrısının gitmesi için yetmiş yıllık ibadet verdin. Hani sana verdiğim diğer nimetlerim? Söyle bakalım cennete neyle gireceksin?”
Bu haberi duyan zâhid ağladı, duâ ve tevbe etti.
(Mustafa Darir Efendi, 100 Hadis 100 Hikaye, s.115)