Salla’llâhu ‘aleyhi vesellem Efendimizin bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri de Ramazân orucundan sonra, Şevvâl ayında altı gün oruç tutmamız hakkındadır.
Bu altı günlük oruç onarım gibidir. Şöyle ki: Ramazân ayında farz olan oruçlar sırasında, bizlerden çıkan hatâ ve kusûrların, terbiye ve edebimizdeki bozuk yönlerin, farz ve sünnet namazlarındaki aksaklıkların, ya‘ni eksik veyâ fazla rükû‘ ve secdelerin secde-i sehivle tashîh edilip noksanlığı doldurulduğu gibi, altı günlük oruç da eksik ve bozuk ibâdetlerimizin doldurulmasına yarayan birer ta’mîr ve telâfi aracıdır. “Her kim Ramazân orucunu tutar ve altı gün de Şevvâl’den ilâve ederse, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur.”
(Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn-i Mâce)
“Ramazân bayramından sonra altı gün oruç tutan bir kimse, bir seneyi oruç tutmuş gibi olur. Kişi bir iyilikte bulunursa, kendisine bunun on katı verilir.” buyurulmuştur. (İbn-i Mâce ve Nesâî)
Taberânî’nin rivâyetinde şu ziyâde vardır: Allâh Resûlü (s.a.v.) böyle deyince Ebû Eyyûb (r.a.)’in (s.a.v.) Efendimize: “Ey Allâh’ın Resûlü! Tutulacak bir günlük oruç on güne karşı mıdır?” sorusuna (s.a.v.) Efendimiz “Evet!” buyurmuşlardır. Hâfız Münzirî, Taberânî’nin râvîlerinin sahîh olduğunu kaydetmişlerdir.
(İmâm-ı Şa’rânî (r.h.), El-Uhûdü’l- Kübrâ, 225. s.)
Altı günlük oruç bayramdan sonra arka arkaya tutulabileceği gibi bütün Şevvâl ayına dağıtılarak da tutulabilir. Lâkin pazartesi ve perşembe günleri tutulursa daha makbûl olur. Zîrâ Âişe (r.a.) vâlidemiz: “Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz pazartesi ve perşembe günlerinde oruçlu olmaya çalışırdı.” buyurdular. “Her ayda üç gün oruç tutmak, bütün hayatını oruçlu geçirmek gibidir.” (Buhârî ve Müslim)
Hz. Ebû Ubeyde (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)’den şöyle işittiğini söylemiştir: “Oruç, insan için bir kalkandır. İnsan onu delmedikçe…” (Neseî, ibn-i Mâce, Hâkim, Terğîb)