Şakik bin İbrâhim (K.S.) şöyle der:
“Yedi yüz (700) âlime, beş şeyi sordu; hepsi de, aynı cevabı verdi:
1.“Akıllı kimdir?” cevâben: “-Dünyayı sevmeyendir.”
- “-Zekî Kimdir?” cevâben: “Dünyaya aldanmayandır.”
- “-Zengin kimdir?” cevâben: “-Allâh’ın taksimine râzı olandır.”
- “-Fakîh kimdir?” cevâben “-Fazlasını istemeyip durandır.”
- “-Cimri kimdir?” cevâben: “-Malından, Allâh’ın hakkını vermeyip yanında tutandır.” dediler.”
Şöyle anlatılır:
“Allâh’ın kula dargınlığı, üç şeyle gelir:
1) Allâh’ın emrettiği şeyde kusur araması, 2) Allâh’ın yaptığı (kendisi için yaptığı) taksîme râzı olmaması, 3) Bir şeyi isteyip elde edemeyince, Rabbine kızması.” Hükemâdan bazısı şöyle rivâyet etti:
“Hırsız erkeğin ve kadının ellerini kesiniz.” (Mâide S:38) Fukahâ bu Âyet-i Kerîme’nin tefsîrini yaparlarken şöyle dediler:
“Bir kimse on dirhem mikdârı bir şey çalarsa, onun eli kesilir. Bu on dirhem, bir mü’minin elinin kesilmesini gerektirecek kadar bir mikdâr değildir. Ancak iki husûstan dolayı onun eli kesilir: 1) Mü’minlerin saygı perdesini yırttığı için, 2) Allâh’ın taksîmine râzı olmadığı, bir başkasının malına göz diktiği içindir. İşte bu yaptıklarına karşılık, Allâh onun elinin kesilmesini, aynı zamanda ibret olsun diye ve Allâh’ın taksîmine râzı olsun diye emretmiştir.
(Fakîh Ebû’l-Leys Semerkandî (R.H.), Tenbîhü’l-Gâfilin, S. 722-723)